13 ◇ Kim Seokjin

71 20 22
                                    


Keyifli Okumalar
Oy vermeyi unutmayınızzz

***

Seokjin 28 yaşında

Nefes nefeseydim.

Ve nefes alırken göğsüm acı bir şekilde daralıyordu. Ciğerlerim sızım sızım sızlarken derin bir nefes daha çekmeye çalıştım. Dizlerimin bağı çözülmüş, bacaklarım tir tir titriyordu. Asansörü beklesem belki daha hızlı çıkardım ancak yaşadığım panik o an en doğru kararın merdivenleri tırmanmak olduğunu düşünmeme neden olmuştu. Şimdiyse kaç merdiven basamağı çıktığımı bile bilmiyordum. Evimin çelik kapısı görüş acıma girdiğinde bitiş çizgisine ulaşmış bir atlet gibi hissettim. Kalbimin şiddetli çarpıntısı kulaklarımda zonklarken elimi kapının sert yüzeyine yaslayarak destek aldım ve soluklanmaya çalışırken diğer elimle zile basmaya yeltendim ancak daha zile dokunamadan yaslandığım kapı açıldı.

Tanrı aşkına!

Bu ani gelişen olayla öyle korkmuştum ki neredeyse yüzü kapak yere yapışacaktım.

"Hey hey! Tanrım Jin. Şhhhhtttt, sessiz ol!"

Ayaklarımın altındaki zemin kayarken güzeller güzeli eşime zar zor tutunmuş ve dik kalmaya çalışmıştım. Korktuğumdan olsa gerek nefeslerim artık daha da sıktı.

"Neler oluyor? Gijun iyi mi? Nasıl düştü? Bir yerinde bir şey yok ya? Tanrım, çok mu yüksekten düştü?.." diye aklıma gelen her soruyu telaşla soruyodum. Yoojung ise benim aksime oldukça sakindi. Sonunda ayakta dikilebildiğimde beni tutma çabalarını sonlandırmış ve derin bir nefes almıştı. Dikkatimi de o an çekti.

Ama o...

Çok şık görünüyordu.

Onu, uzun zamandır bu kadar bakımlı bir şekilde görmemiştim. Uzun zamandan kastım kesinlikle Gijun'un dünyaya gelmesine eşti. Tam beş yıl. Beş yıldır ne kendimize ne de birbirimize vakit ayırabiliyorduk. Şimdi ise sevgili olduğumuz o hareketli zamanlarda gibi hissetmiştim. Koklamaya doyamadığım saçları sıkı bir topuz şeklinde topluydu. Beyaz teni üzerinde parlayan zümrüt yeşili saten elbisesi ve altın rengi takılarıyla mankenlere taş çıkaracak kadar göz kamaştırıcı gözüküyordu. Çok güzeldi ve bu güzelliği kafamı tamamıyla karıştırmıştı. Onu panik bir hâlde görsem belki de şu an bayılmış olabilirdim. Kafamın içinde bir yerlerde hâlâ Gijun dönüp dursa da yaşadığım afallama yüzünden Yoojung'un ışıl ışıl gülümseyen yüzüne bakıp kalmıştım.

"Gijun iyi." dedi üstüne basa basa ve sakin olmam için ellerini kollarıma yerleştirip aşağı yukarı okşadı. Gözlerimin içine kahve irislerini kocaman sergileyerek bakıyordu. Ses tonu yatıştırıcı bir düzeydeydi ve gülümseyişi içimi açmıştı.

"Neler oluyor?" diye sordum ancak sesim çatlamış ve hemen sonrasında boğazımı temizlemek zorunda kalmıştım. O, benim bu hâlime karşılık kıkırdarken burnumun ucuna doğru kayan gözlüğümü işaret parmağımın ucuyla burun kemerime doğru kaydırmıştım. Yoojung, bu hareketimden her zaman etkilenirdi. Yine aynısı olmuştum. Gözlerimdeki bakışları önce gözlüklerimle yaptığım hareketi izlemiş sonra da aşağıya kayarak dudaklarıma odaklanmıştı. Üzerime doğru yaklaşması da bu şekilde gerçekleşti. Alt dudağının kenarını dişleri arasında kıstırarak ellerini ceketimin yakalarına yerleştirdi.

"Seni çok korkuttum değil mi?" sesi yatıştırıcı bir tonda değildi artık aksine kışkırtıcı ve arzu doluydu.

"Gijun'u kullanarak beni buraya kadar koşturmanın sebebini öğrenebilir miyim?" diye alçak bir sesle, hemen önümde duran dudaklarına doğru konuştum. Gözlerim de vanilyalı kokusu burnuma vuran parlatıcısı sebebiyle parıl parıl parıldayan kıvrımlarındaydı.

Laboratory Rat Where stories live. Discover now