1.3-Aynı Yaşam Farklı Hayat-

3.6K 246 8
                                    

Ormandaki Avcı'nın on üçüncü bölümüne hoşgeldiniz umarım beğenirsiniz bol bol yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar dilerim 💫

"Bana cevap mektubu yazdığın için teşekkür ederim. Mektubun tebessüm etmeme neden oldu. Sanırım burada geçirdiğim günlerde beni mutlu eden şeylerde yazdığın mektup da var.

Seninle mektup arkadaşı olmayı çok isterim! Hakkında merak ettiğim onlarca soru var. Hepsini tek tek sormak isterim. Sorarsam cevaplar mısın?

Benim mektubum daha kısa olmuş olabilir ama inan yazacak birşey bulamıyorum! Umarım burayı okurken sürekli yaptığın gibi kafanı geriye atıp kahkaha atarsın. Bu arada saçların çok havalı.

Bu kadar iltifat yeter. Bana bir cevap mektubu yazarsan sevinirim!"

Mektubu tekrar okuyup zarfa koydum. Pufun üzerinde duran kuşun yanına gittim tebessüm ederek mektubu kuşun önüne koydum. Gagasının arasına alarak kanatlarını çırpmaya başladı. Açık camdan çıkarak gökyüzüne karıştı.

Bir haftadır ona cevap yazmamıştım. Daha doğrusu yazmamıştım.

Salver'a yazdığım mektuplar çok saçmaydı. Onun yazdıkları da öyle. Ama mutlu oluyordum. Eminim ki o da mutlu oluyordu. Mutlu olmasa mektup yazmazdı yada cevap mektubu(!) yazmazdı. Cevap mektubu diyorduk çünkü bu bizim uydurduğumuz birşeydi. Yani sanırım öyle görünüyordu.

Justin beni Mia ile konuşmamı yasaklayalı bir hafta olmuştu. Sadece teyzem yanıma gelmişti. O da yemek getirip çıkmıştı. Bu hafta kral ve prenslerin başka bir ülkeye misafir olarak gittiğini duymuştum. Kral ülke dışında olunca teyzemin odasına daha sık giriyordu hizmetçiler. Bu yüzden en fazla birkaç dakika durup gitmek zorunda kalıyordu.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Duvara asılı olan gaz lambası tüm odayı aydınlatıyordu. Karanlığı daha önce sevmediğimi söylemiştim. Hala da öyle.

Ne yapacağımı bilemeden odanın etrafında öylece gezinmeye başladım. Biraz daha burada böyle yaşarsam sanırım kafayı sıyıracaktım. Justin'in bıraktığı yaralar çoktan geçmişti. Ama oralara dokununca hala acısı vardı.

Odada olan kitaplar çok sıkıcıydı. Elflerin tarihini anlatan kitapları okumaktan sıkılmıştım. Lanet olası odada başka türlü kitap yoktu.

Duvardaki lamba sönünce karanlıkta kaldım. Koşarak lambayı açmaya çalıştım. Ama açılmadı. Gazı bitmemişti. Daha dün doluydu. Bir günde bitmiş olamazdı. Ay her zamanki gibi parlak olmadığı için oda pek aydınlanmıyordu da.

Karanlık olduğu için yapacak bir şeyim olmadığı aklıma gelince yatağıma uzanip yorganın altına girdim. Sadece uykudayken gerçek dünyadan kendimi soyutluyordum.

Daha ömrümün yarısına gelmemiştim ki bunları yaşamıştım. Aslında haketmiştim. Ormanda ölebilirdim. Salver gelmeseydi o vampirler beni yiyebilirdi. Keşke yeselerdi. Ölseydim şuan bunları yaşamıyordum. Bu ölmekten de beterdi ki!

Aklıma Salver'ın gülüşü geldi. Tam olarak nasıl güldüğünü görmemiştim ama kafasını geriye atıp gülerken çok hoş gözüküyordu. Sesi hala kulaklarımda yankılanıyordu sanki. Alt tarafı onunla iki gün geçirmiştim. 20 yıllık hayatımdan sadece iki günüm onunla geçmişti. Nasıl aklıma yatmayı başarmıştı ki? Hiç bir büyü bile bu kadar etkilemezdi.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin