4. Bölüm: Gerçeği Reddettiğin Sürece Yalan Doğrudur

156 17 111
                                    

İyi okumalar!

...

"Gördüğünüz gibi her şey bir hikayedir" dedim, "ve nereye kadar gerçek olduğunu bilmemize imkan yoktur. İnsanlar birbirine durmadan yalan söyler."

-Ö. Zülfü Livaneli, Kardeşimin Hikayesi

...

2020, İstanbul

Parmakları arasında çevirip durduğu kalemi sakince bıraktı, oflayıp başını masadaki kağıt yığınına bıraktı Çağan. Uykusu olmamasına rağmen gözleri kayıyor, parmağını kaldıracak hali olmamasına rağmense kalbi hızlı hızlı çarpıyordu. Dikkati sürekli dağılıp duruyor, kafası hiçbir şey almıyormuş gibi hissediyordu. İçindeki büyük huzursuzluktan da bu durumun sebebinin, birkaç gündür kullanmadığı haplar olduğunu biliyordu ama bu sefer biraz daha dayanmak istiyordu çünkü birkaç haftaya sınavları başlayacaktı ve yoğunlaşan derslerine uyuşmamış bir zihinle katılmak istiyordu. Tabii, bir de, yanındaki arkadaşı vardı; Şahin, ısrarcı olmasa da en azından o zehirden uzaklaşması için gizliden gizliden mesajlar veriyordu, anlıyordu. Bu yüzden onun yanında konusu açıldığında hep "Gerçekten gerek var mı?" ya da "Belki benim için de bir umut vardır, aslında yaşamak istiyorum" diye düşünüp rahatsızlık hissediyordu. Sınavlara da beraber hazırlandıkları için bir süre daha oldukça yakın olacaklardı.

Saçlarını hızlıca geriye doğru tarayan elle gözlerini yumup derin bir iç çekti Çağan. Sadece üç saniye süren temas, belki de arkadaşının şefkatinin samimi olduğuna inandığı için, öyle iyi hissettirmişti ki bir anda hassaslaşıp gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Böyle küçük bir temasa dünyaların anlamını yüklemek kendi abarttığı bir durumdan ibaretti, biliyordu. Çünkü sadece dikkatini çekmek için yapılan basit bir hareketti ama istiyordu işte; biraz daha saçı okşansın, ilgi görsün...

"Çağan."

Duyduğu, kütüphanede oldukları için fısıltıyı andıran, kalın sesle istemeye istemeye doğruldu, gözlerinin dolduğu belli olmasın diye sanki uykusunu dağıtıyor gibi bir görüntü sunarak gözlerini ovuşturdu Çağan. Sanki buz dolu bir kova, başından aşağı boşaltılmış gibi ürperince kollarını bedenine sarıp sırtını arkasına yasladı, "Çok soğuk," diye sızlanmak üzere dudaklarını araladı fakat arkadaşının üzerindeki ince kazağı ve etraflarındaki gençlerin giydiği ince elbiseleri, tişörtleri görünce vazgeçti, hemen dudaklarını birbirine bastırdı. Onların aksine, sweatinin üzerine giydiği ceketi bile çıkartmamıştı, üşümesinin sebebi odanın sıcaklığından değildi belli ki.

"Çağan," diye benzer tonda seslenen Şahin'e "Hmm!" diye aceleci bir mırıltıyla karşılık verdi. Bir eliyle yüzünü sıvazlayıp "Dalmışım," diye kendini açıklamaya çalıştı.

Şahin bir süre, inanmamış da cevabı kendisi bulmak istiyor gibi simsiyah gözlerini mavilerine dikince gerilip yanlış bir şey yapmış gibi kaçma isteğiyle doldu Çağan ama Şahin "Seninki, Fuat abim getirdi şimdi," diyerek masanın üzerindeki bardağı kendine ittirince rahatça nefesini verdi. "Beni de bi' Fuat abi seviyor zaten," diyerek sırıtıp alaylı bir sesle karşılık verirken sıcacık bardağı kavradı, bakışlarını etrafta gezdirip Fuat'ı aramaya çalıştı.

Şahin de kendisi gibi, yeraltının çocuklarından biriydi. Babası, Doğan Sipahi, kendi babasının patronu da olsa, sadece bu şekilde tanıtamayacağı kadar güçlü ve tehlikeli bir adamdı. Bu yüzden her daim Şahin'in yanında ya da uzaktan onu izleyen korumaları olurdu; Fuat da abileri gibi gördükleri korumalardan ve Doğan Sipahi'nin sağ kolu olarak tanımlanabilecek önemli biriydi. Beraber büyüdükleri için Çağan da adamı abisi olarak görürdü; üzerinde, mafya teriminin yüzünü kara çıkartmamak için olsa gerek, hep soğuk ve karanlık bir hava olurdu ama eğlenceli ve şefkatli bir yanı da vardı, bu yüzden Fuat'ı severdi Çağan. Bazen de çok imrenirdi. Kendi babası o kadar güç sahibi biri olmasa da yine de tehlikeli bir adamdı ama oğlunu korumak için özellikle birilerini görevlendirdiği bile yoktu. Sadece nereye gittiğinden haberdar olmak için her evden çıkışında ve okuldan eve dönüşünde kendine eşlik eden bir şoför ve üç de koruma görevlendirmişti. "Neyse, en azından karışanım yok" diye düşünüp kendini teselli ediyordu Çağan. "Bu adamların hepsinden nefret ediyorum, yanımda olmamaları daha güven verici."

TAMİRİ MÜMKÜN KALBİNİN - BLWhere stories live. Discover now