maske.

530 53 35
                                    

önce bakışlar, sonra post.

öylece telefona bakıyorum. o adam gerçekten kimdi, öğrenecektim bunu. öğrenmem lazım çünkü tesadüfen bunların olması neredeyse imkânsız.

ilk olarak kendi hesabıma baktım, postlara ve öne çıkanlara. benim hakkımda bilgi veren ne varsa kaldırdım. sonra isteğini kabul ettim.

sonra isteklerden çıkıp onun hesabına, takip ettiklerine girdim. en üstte birisi vardı, Serhat Doğramacı.

merakıma yenilip onun da hesabına girdim ama keşke girmeseydim.

yine Danilo, Somer ve Mehmet şef takip ediyordu. hepsiyle birlikte fotoğrafları vardı.

ne olur düşündüğüm olmasın.

uygulamadan çıkıp Google'a girdim hızlıca. adını oraya da yazıp arattım. karşıma çıkan yazıya odaklandım.

"Serhat Doğramacı 25 yaşındadır. Amerika ve Almanya'da çalışan Serhat Doğramacı, Selim Paşa Lisesi Turizm Otelcilik bölümünde okudu. Süleyman Demirel Üniversitesi Aşçılık bölümünde eğitimini sürdüren yarışmacı, ulusal ve uluslararası gastronomi yarışmalarında 15 adet madalya/kupa kazanmıştır. aynı zamanda Masterchef Türkiye 2020'de de yarışan Doğramacı, finale kadar gelip finalde yakın arkadaşı Barbaros Yoloğlu'yla yarışmıştır. kupayı kazanmasına rağmen arkadaşıyla birlikte kupayı kaldırmışlardır."

ellerimin titrediğini ve midemin bulandığını hissediyordum. onlar da katılmıştı, yarışmışlardı.

kafamda deli sorular.

yarışmadan çıkanlar genellikle kendilerine dükkan açıp devam ederler, ki benim de aklımda sushi veya döner üzerine bir dükkan açmak var. ama o neden hastanedeydi? aslında doktordu ve hobi olarak mı katılmıştı? yoksa sonradan mı okumuştu? benimle ilgisi neydi?

sanırım onun sezonunu izlemeliyim.

sakinleşmek adına birkaç kez derin nefesler aldım. kendime hâkim olmalıydım. uygulamaya tekrar girdim ve Serhat'ın bir altındakine tıkladım. onun da hesabı aynıydı. tarif videoları, yarışmayla ilgili fotoğraflar ve kendi sezonundan olduğunu düşündüğüm yarışmacılar.

daha fazla bakmamalıyım.

son kez kapattım, telefonu da rahatsız etmeye alıp yastığın altına koydum. midem hâlâ bulanıyor, ellerim hâlâ titriyor ve ben kalp atışlarıma engel olamıyorum.

belki uyursam geçer.

yatağın üzerindeki ince pikeyi kaldırdım ve içine uzandım, üzerimi tekrar örttüm. gözlerimi kapattım. normalde şarkı dinlemeden uyuyamam ama şuan telefonu gerçekten açmak istemiyorum, bu yüzden içimden kendi kendime şarkı mırıldanmaya başladım.

Mavi - Senden Uzak

beni görmedin hiç yalnız
beynim bir mezarlık
uyanır mısın ansız
sana özlemim zamansız
eminim mutlusundur
beni ben yapan şey arsız
bu hikaye mutlu sonsuz
ben sanardım hep sonsuz

soğuk hava yüzünden titreyen ellerimle yüzümden akan yaşları silerken adımlarımı daha da yavaşlattım, sahilin önündeki bankların hepsi boştu. yani, bu saatte dolu olması mantıksız olurdu zaten.

yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim. başımı yerden kaldırıp etrafa baktığımda ileride bir bankta birinin oturduğunu gördüm. belki yanlış görmüşümdür diye düşünüp gözlerimi kapatıp geri açtım ve tekrar oraya baktım.

zıtlıklarına hastayım. // Alican Sabunsoy - Barbaros Yoloğlu Where stories live. Discover now