15

393 49 45
                                    

Uçakta Jimin'le aralarında geçen muhabbetten sonra Jungkook biraz geri adım attı.

Çünkü ilerleyişi de bir şey ifade etmemişti.

Jimin'e karşı biraz daha ılımlı olmak istemişti Jungkook. Ona haksızlık ettiğini bilirken ve sık sık karşı karşıya gelirken neden ılımlı olmak istemesindi ki? Elbette, bunu herkese yapmıyordu ama sonuçta Jimin kendisi için uğraşmış biriydi. Jungkook ona kötü gitse bile Jimin ona hep iyi gelmişti. Bunun değerini de anca onun yokluğunda anlayabilmişti.

Japonya'ya indiklerinde Jungkook onun için hazırlanan özel arabasına ilerledi. Kimseyle konuşmadı ya da bir şey söylemedi. Arkada kalanlar -özellikle Jimin- bu duruma öylece kalakalsa da yapabilecekleri bir şey yoktu. Jungkook arabasına binmiş ve otele varmak için yola koyulmuştu.

O böyleydi işte. Jungkook çok nadir de olsa biri için uğraşırdı ama karşılık alamadığında uzatmazdı.

Jimin de karşılık vermemişti. Öyleyse daha fazla üstelemenin anlamı yoktu.

Bu sene programı üstlenen yazılım şirketi gelen misafirleri bizzat ağırlamak için bir sürü servis aracı göndermişti. Bunu geçen sene Jimin de yapmıştı. Konukların ne kadar hoşuna gittiğini biliyordu çünkü.

Jimin'in bulunduğu servis aracında Jae, onun asistanı Miyeon, Taehyung ve Lou vardı. Lou Jimin'in ayaklarının dibine çökmüş öylece duruyordu. Jimin hala ona soğuk davrandığı için çıt çıkarmıyordu.

Yol boyunca bomboş sohbetler döndü. Jimin'in aklı Jungkook'taydı çünkü hiçbir şey demeden öylece gitmesi ilginç gelmişti. Oysa daha yarım saat önce pansumanını yapmıştı Jungkook. Belki de dedikleri hoşuna gitmemişti. Ama yalan değildi ki, Jimin bir anda tüm o yaşananları nasıl unutabilirdi? Hayatında daha önce kimse ona öyle bir muamele yapamamıştı çünkü Jimin buna izin vermezdi. Ama Jungkook yapabilmişti. Jimin bunu hala hazmedemiyordu.

Yine de onunla geçirdiği eğlenceli vakitleri seviyor muydu? Tabii ki seviyordu. Ama güzel bir anın içindeyken geçmişteki şeyler de aklına gelmiyor değildi.

İşten çıkmadan önce bile öyleydi Jungkook. Karşısındakinin kalbini kırar, olur olmadık sözler söyler ve ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi davranırdı. Şimdi aynısının olmayacağının garantisini Jungkook verse ne fark ederdi? Şimdi bir gün sonra değil bir hafta, belki bir ay sonra yine aynı döngüye gireceklerdi.

Jimin bunu kaldıramazdı.

Tüm bu düşüncelerin içinde otelin önüne vardı. Servis aracından Lou ile birlikte indiklerinde görkemli otelin önündelerdi. Jimin böyle bir şeyle karşılaşacaklarını biliyordu, tahmin etmişti yani. Çünkü yazılım şirketinin sahibinin oğlu ünlü bir otel zincirinin sahibiydi. E bu durumda babasının bunu fırsata çevirmesi kaçınılmaz olmuştu.

Otelin önüne geldiklerinde Lou'nun tasmasını sıkıca tutuyordu Jimin. Kolundaki yara acısa da eskisi kadar değildi. Bandaj ufaktan kanlanmaya başlamış gibiydi ama bunu odaya çıkınca halledebileceğine emindi.

Kapıdaki güvenlik, "Üzgünüm efendim. Otelimize evcil hayvan alamıyoruz." diyene dek.

Herkes içeriye girmişken Jimin kaşlarını çattı. "Otelin bilgilendirme kısmında bununla alakalı hiçbir şey yazmıyordu." dedi. Lou ile birlikte gideceği netleşince elbette kalacakları otelde bununla alakalı bir sıkıntı çıkabilir mi diye kontrol etmişti ve yoktu.

"Efendim, genel olarak Japonya'daki otellerde buna izin verilmiyor."

"Benim bundan nasıl haberim olmasını bekliyorsunuz peki?" dedi bu sefer. Sinirleniyordu ve zaten harika zamanlar geçirmiyordu. Böylesine pürüzler akli dengesiyle oynuyordu. "Böyle bir yasak varsa internet sitenizde belirtmeniz gerekir."

505 | kookminWhere stories live. Discover now