31.Bölüm

15.4K 1.2K 105
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar...

*

"Emin misin? İstemiyorsan ablamla dışarda bir yerde de bir yemek ayarlayabilirim."

Bıkkın bir nefes verdim. Aynı şeyi bin birinci soruşu falandı.

"Hiç mi yüz yüze gelmiycez Miraç? Eminim, ayrıca hatırladığıma göre birinin yüzüne bakamayacak şeyler söyleyen ben değildim." derken elimdeki highlighterla ona dönmüştüm. Bir tık hazırlanmam uzun sürdüğü için makyajımı yetiştirememiştim ve şimdi arabada yapıyordum.

Ayrıca annesinin bir şey olmamış gibi davranacağına da emindim yüzsüzce ancak tabii ki bunu söylememiştim. Bu akşamdan tek beklentim babamla falan karşılaşmamaktı. Annesinin tavırlarına ve de ablasının gelebilecek olan tavırlarına pek tabii kendimi hazırlamıştım ancak babamla, Ali'yle ya da ailesinden herhangi biriyle karşılaşmak istemiyordum.

Hemen yan evlerine gidiyor olmak ise beni şu an için asıl geren şeydi.

"Yavaş sür!" diye söylendim rimelimi sürerken.

Miraç derin bir nefes aldı.

"Şu ana kadar tonla şey sürdün yüzüne, tek fark göz kapaklarını boyaman."

Bunu bir iltifat olarak alıp almamam gerektiğini bir süre elimde rimelle durup ciddi ciddi düşünmüştüm ancak en nihayetinde karşımdaki insan Y kromozomu taşıyordu. Üstelik Miraç'tı yani. Bu sebeple ciddiye almadan rimelimi sürmeye devam ettim.

Mahalleye girerken elimi daha da çabuk tutarak hızlıca rujuma geçtim. Pembe doğal bir rujun üzerini şeffaf glossla geçtim. Aynadan son bir kez makyajımı kontrol ettiğim sırada Miraç evin önüne park etmişti bile.

Makyaj malzemelerimi dönüş yolunda toplamak üzere arabasının her tarafına saçılmış bir şekilde bırakırken makyaj sabitleyicimi zar zor bulmuş ve bir kaç fıs sıkmıştım.

Özenle topladığım saçlarımı da kontrol edip, perçemlerimi düzelttikten sonra beni bekleyen Miraç'a dönüp genişçe gülümsedim. Başını koltuğa yaslamış ve beni izliyordu halihazırda.

"Hazırım..." dediğimde hafifçe gülmüş ve bana doğru eğilerek yanağıma minik bir buse bırakmıştı.

Ardından da başıyla evi işaret etti.

"Hadi yavrum..."

İtiraz etmeden arabadan indim ve arka koltuktan özenle saksısını sardığım kalanchoelerimi aldım. Bu daha çok ablasına yönelik bir hediyeydi ama tabii annesine alenen bu size değil diyecek halim de yoktu ve kapıyı o açarsa mecbur ona verecektim.

Ablasının çiçekleri sevdiğini söylediği ve ablasının ilgileneceğine güvendiğim için çiçek getirmiştim ve umarım ki bakabilirdi.

Bakışlarım ister istemez yan evin balkonuna çıktı. Akşamın karanlığında dahi begonyalarımın turuncu beyaz renklerini seçebiliyordum. Bu kadar zamanda renklerini koruyabildiklerine göre bakılıyorlardı. Bizzat bana getirilmesini ve benim bakmamı isterdim ancak henüz kimse bunu akıl etmemişti.

Elini belime koyduğunda Miraç'a döndüm istemsizce.

"Mustafa amca ilgileniyor çiçeklerinle."

Tabii ki neye baktığımı anlamıştı.

"Girelim mi?" dedim ancak o an bir şeyin eksikliğini hissettim.

Miraç beni eve yönlendirecekken "Çantamı unuttum." dedim ve tek kolumla arabayı işaret ettim. Beni bırakarak arabaya ilerlemiş ve kapısını açmıştı. İçeri eğilip çantamı aldıktan sonra kapıyı kapatarak tekrar bana döndü ve yeşil çantamı bana uzatırken "Sadece çantanı unuttuğuna emin misin yavrum?" demişti gülerek.

Metresin KızıWhere stories live. Discover now