3.Bölüm

511 121 7
                                    




Ebru'nun açtığı kapıdan önce Ali geçti. Kardeşinin yüksek feryat seslerini işitince ne hissedeceğini bilemedi. Salona giremeden yanından Zümrüt ile Gülru öyle rahatça geçti. Ebru onları yadırgamadı ama Ali yadırgadı. Nazan salonun ortasında, kolunda annesiyle adımlıyordu. Bir eli karnındaydı, yüzü acı çektiğini belirtircesine gergin ve solgundu.

"Ah doktor kızım. Gel gel,"

"Yardım edin," diyerek ağlamaya başladı Nazan. Bir korku oluşuyordu içinde. Doğumuna bir ay vardı, ilk doğumu olduğundan yaşadığı acının da yabancısıydı. Karışık duygu geçişleri yaşıyordu. Gülru yaklaşıp kolunu tuttu. "Tamam, sakin ol! önce Suyun geldi mi?"

Nazan öyle derinden öyle acı bir çığlık attı ki bu sesi tanıdı Gülru. Doğum anındalardı. "Ambulans!" diye bağırdı. Kapının önünde duran Ali taş kesilmişti. Telefonuna uzanırken kapıya çıkmayı uygun gördü.

Saniyeler dakikaları kovaladı. Çok yakın olan hastaneden on dakikadır gelmeyen ambulansa söylenmeye başladı. Ebru oğlunu dışarı dayısının yanına çıkartmıştı. Karşı evin basamağında oturmuş, yerdeki taşla oynayan Talha'ya bakıyordu. Kardeşinin sesi gelmiyordu. Tüm pencereler sıkıca kapalıydı. Turan'ın telefonunu cevapladı. Adamın sesi içine kaçmışçasına azalmıştı. Cevap, soru bile sormadan kapatmıştı telefonu genç baba adayı. Ambulans beş dakika sonra kapıya siren sesleriyle yaklaştı. Kapının üzerindeki anahtarı kullanıp ambulans doktorlarına yol gösterdi ama kendisi dışarıda kaldı.

Ambulansı fark eden komşular pencerelere, kapılara çıkmıştı. Karşı komşuları Sevim Hanım beyaz başörtüsünü bağlarken hem koşuyor hem de soru soruyordu. Ve onu mahallenin diğer kadınları takip ediyordu.

"Ali, oğlum ne oldu?"

"Nazan..." diyebildi Ali.

"Oy kurban olduğum!" Olduğu yerde ok gibi fırladı kadın. Evin açık kapısından içeri girdi. Daha fazla kimsenin girmesini uygun görmeyen Ali, kapının üzerindeki anahtarı alıp kapıyı çekti. Yeğenini komşusu olan genç bir kadın evine aldı. "Çocuklarla oynasın Ali, merak etme," demişti kadın.

İçeride işler rayında, sorunsuz ilerlemişti. Salonun ortasında doğuran Nazan'ın bebeğiyle olan göbek bağı paramediğin uzattığı makasla kesmişti. Bebeği Zümrüt'e uzatırken gülümsüyordu. "Kız..." dedi.

Kızının başucunda duran Nimet Hanım durmadan dua mırıldanıyordu. Bebeği görünce mutluluk gözyaşlarını akıtmaya başladı. "Allah'ım sana şükürler olsun," diyor, kızının saçlarını geriye itiyordu. Bedeninde gevşeme, rahatlama olan Nazan'ın solukları sakinliğine dönüyordu.

"Hocam, tebrik ederim." dedi ambulans doktoru. Genç bir kızdı. Gülru'ya iğne sağlık malzemeleri uzatıyordu. Diğer iki kişi koridorda bekliyordu, Sevim Hanım ve Ebru gibi.

Zümrüt bebeği beyaz bir örtüye sarmadan önce kalbini dinledi, kollarını, bacaklarını ve başını kontrol etti. Sonra da kesik bir kahkaha attı. "Dünyaya hoş geldin güzel bebek." Minik elin arasına parmağını sokuşturdu. Gülru göz ucuyla onlara bakarken sırıttı. "Yakıştı arkadaşım."

"Çocuk doktoruyum ben, yakışacak tabii."

Nazan sedye üzerinde, bebeğiyle ambulansa bindirilirken kocasının arabası sokağa girdi ama Turan arabasını orada bırakıp koşmaya başladı. "Nazan!" diyordu. Nefesi nefesine karışmıştı.

"İyi merak etme!" dedi Ali ama adam kendini son anda ambulansın içine atmıştı. Ali gülümsemeden edemedi. "Geliyoruz birazdan." Kapılar kapandı ve ambulans siren sesiyle geldiği gibi uzaklaştı. Elleri, yüzleri yıkanmış dışarı çıktı kızlar. Salonun hali perişandı. Gitme vaktiydi.

Akasya Sokağı Where stories live. Discover now