24-F

1.3K 164 540
                                    


Yorgunluk kavramı, bedenim yorulması değil. Ruhun yorulması. Beden denen azapta paramparça olan ruhun ağırlığı yorgunluğu öldürücü hissiyatı.

Kendince en küçük şeyden zevk alan biriydi, yağmur yağdı bütün işleri aksadı ama yağmuru sevdi. Bardak kırıldı elini kesti ama o rengarenk bantla sardı. O hayatını mahveden herşeyin iyi tarafını gördü. O iyi düşündü ama kimse onun için iyi düşünmedi. Çünkü onun çekmesi gerek ceza onun güzelliklerinden büyüktü.

Sevilmek bir nimetti, sevilen bir insan çok şanslıydı. İçi boş bir şans anlamında değil. Şanslıydı çünkü sevilmeyi biliyordu şanslıydı çünkü sevgi kelimesi onun hayat lügatında vardı.

Jisung genç biriydi, bugün 21 yaşına girecekti. Güzel bir mum ve akşam yemeği ile kutlayacaklardı sabahki planları buydu ama Jisung hiçbir zaman planlı birisi değildi.

Yağmur hafif hafif çiseliyordu, tarih 14 Eylüldü. Sonbaharın soğuk ama tatlı yağmurlarından biriydi. Jisung kesinlikle sonbahar insanıydı. Üzerindeki siyah tişört ve hırkası ile yağmurdan kaçan insanlara inat yavaş yavaş yürüyordu. Yüzüne çarpan küçük küçük yağmur tanelerine inat yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Attığı her adımda ruhundan büyük bir yük kalkıyordu çünkü sondu biliyordu.

Ezbere bildiği yolu adımladı, normal şartlarda eve gitmemek için her şeyi yapardı eve giderken canından can giderdi ama şuan ise yüzünde hafif acı bir tebessüm vardı.

İlk önce tanıdık mahalleyi gördü ardından ise o evi gördü, o evde geçmişti hayatı. O evde bitecekti. Jisung adımlarını yavaşlatmadı, hızlı hızlı yürüyüp ulaştı. Ciğerlerine yağmurun kokusunu çekti. Yüzünü hafifçe kaldırdı yağmur damlalarının yüzünü kaplamasına izin verdi. Kapüşonu düştü saçları dağıldı yağmur saçlarında ahenkle ıslatırken o gülümsüyordu. Bugün nasılda mutluydu anneside böyle mi hissetmişti.

Paslı boyası dökülmüş demir kapıyı ses çıkararak açtı, midesinde yine bir bulantı boğazında acıtan teller ile kaplıydı. Yinede yüzünde bir acı tebessüm küçücük ellerinde bir ömür dolusu hayal kırıklığı vardı.

Kapıyı üç kere tıklattı, içeriden bir kaç tıkırtı geldi ardından ise arkadaki kilit sesi ve kapı açıldı. O gün ki parktaki kız çocuğuydu heyecanla gözlerinin içine baktı

"Merhaba" dedi kız çocuğu, Jisungun gözleri doldu. Küçücük bir çocuktu onun kardeşiydi ve kardeşi onu kötü hatırlayacaktı.

"Merhaba küçük hanım" dedi çocuğun saçlarını okşayıp, kızın arkasında bür kadın belirdi. Jisung bakışlarını küçük kızdan çekti. Kadına baktı, kadın onu tanıyordu. Küçük kızı hemen arkasına çekti.

"Ona zarar vermeyeceğim" ona bu hayattaki en büyük zararı vereceğim, özür dilerim

"Ne istiyorsun?" Dedi kadın iki çocuğunu arkasına saklayıp agresif bir tavırla

"Nerede o adam?" Dedi Jisung kadınla göz teması kurmak yerine iki küçük çocuğa bakıyordu. Kadın cevap verecekken bir ses duyuldu

"Kimmiş hayatım" Jisungun midesi şiddetle kasıldı. Adam Jisungu gördüğü an kaşları çatıldı resmen tiksinerek baktı. Jisungun gözleri doldu neden ona karşı bu kadar güçsüzdü bilmiyordu. Neden hala içinde umut vardı, buraya gelirken en merak ettiği şey onu acaba hiç düşünmüş müydü? En son evden kaçmıştı ve o sadece bir kere aramıştı. Jisung belki bir kere bile onu merak etmiştir diye umutlanmıştı ama olmamıştı. O onu hiç merak etmemişti.

Adam kadına bakıp içeriyi gösterdi, kadın çocukları alıp içeriye geçti. Babası dışarı çıkıp dış kapıyı kapattı oğlanın kolundan tutup evden uzaklaştırdı sertçe ittirdi. Jisung sendelerken gözlerini kapattı

Hurt a little kid Where stories live. Discover now