0.1 "Kenetleniş"

143 94 47
                                    

Yıllardır seviyorum seni. Doğduğum andan beri kenetliyiz birbirimize. Biz kaderin ta kendisiyiz.

12.11.1520

"Gidelim buradan, kaçalım" diye mırıldandı güzel kadın. Elleri sevdiğinin ellerinin arasındaydı. Saklandıkları dağ evinde bir kaçış yolu arıyorlardı.

"Gidemeyiz Karaca" adam sevdiği kadının gözlerine yalvarırcasına bakıyordu.

"Gidersem ailem ölür. Kız kardeşimi sürgün ederler. Sen soylu Şaman'ın kızısın sana bir şey olmaz. Ama ben, ben biterim" adam kadını çok seviyordu ve kadında adamı. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Onların sonları ve kaderleri aynıydı. Ayrılamazlardı.

"Ne yapacağız o zaman Erkin? Seni öldürmek için can atıyorlar. Bu şehirde daha fazla kalamayız." dedi kadın. Adam ellerini yavaşça çekti. Bir çare düşünüyordu ama bulamıyordu.

Kral'ın oğlu 18 yaşına geldiği için büyüyü içmişti. Her yerde Karaca'yı arıyordu. Şehirdeki Karaca hariç bütün kızlar büyü yüzünden Kral'ın oğluna aşıktı. Fakat o yüzsüz, Şaman'ın kızı Karaca'yı istiyordu. Onda farklı bir şeyler buluyordu. Ona sahip olmak için Erkin'in kellesine para bile koymuştu.

"Karaca ben öleceğim" diye mırıldandı. Kadın sevdiği adamın ellerini tekrar sıkıca tuttu.

"O zaman ben de ölürüm" dedi ve duvarda asılı olan oku gösterdi.

"Önce seni vururum. Daha sonra kendimi" diye mırıldandı güzel kadın.
Adam ağlayan kadının yanaklarını özenle sildi.

"Benim yüzümden ölme. Çok güzel yaşa. Bu kulübe benim sonum olacak. Senin ise başlangıcın olsun" kadın kafasını ard arda olumsuz anlamda salladı.

"Sen ölürsen ben de ölürüm. İkimiz de ölelim ve başka yaşamda mutlu olalım sevgilim" dedi kadın. Adam büyülere inanmazdı. Adam kadere de inanmazdı ve aynı adam aşka da inanmazdı. Kadın onu aşka inandırdı.

"Öbür yaşam diye bir şey yok Karaca. Kral'ın oğlu seni mutlu eder" adam güldü ve kendini gösterdi. "Bir de bana bak. Her şeyimle gereksiz bir adamım. Ve ben seni haketmiyorum" dediğinde kadın elini kaldırıp adamın yanağına tokat attı.

"Beni üç kuruşluk bir adamla yakıştırıyorsun öyle mi!" kadın hızla ayağa kalktığında adam da ayağa kalktı.

"Ben" Karaca konuşmakta zorluk çekiyordu. "Ben senin için yıllarımı harcadım. O 18 yaşındaki hergele umrumda olsaydı eğer şu anda benim nikahımı izliyor olurdun Erkin!" diye bağırdı. Adam yorgun gözlerle kadını seyrediyordu. Öleceğini biliyor, kadınına son kez bakıyordu.

Karaca'nın sallanan elini tuttu ve yavaşça kalbine koydu. "Kalbimin ritmini dinle Karaca. Her atışında senin adın, senin sesin ve senin kokun varken seni başkasına yâr etmek kolay mı sanıyorsun" adamın gözünden bir yaş süzüldü.

"Çok gençsin" adam çıldırmışcasına onu övüyordu. "Zenginsin, güzelsin, kibarsın ve zarifsin" Karaca'nın eli yavaşça tekrar aşağıya indi.

"Ben senin için yetersizim. Sıradan bir ailenin oğluyum. Yakışıklı değilim ve kibarda değilim. Hatta oldukça kaba biriyim" Karaca sadece adamın gözlerine bakıyor söyledikleriyle ilgilenmiyordu. O da biliyordu son defa sesini duyduğunu. Son saatleri olduğunu.

Adam konuşmaya devam ediyordu. Her bir kelimesi ok gibi saplanıyordu Karaca'nın kalbine. Karaca yaklaştı. Ellerini Erkin'in yüzüne yerleştirdi. Parmak uçlarında yükselip dudaklarına bir öpücük kondurdu. İlk ve son kez burada öpüştüler. Son kez burada bakıştılar ve birbirlerinin varlığını hissettiler.

Karaca geri çekildi. Adam kadınının gözlerine hayretle karışık heyecanla bakıyordu. Erkin gülümsedi ve eli dudağına gitti.

"Beni öptün" dedi adam. Kadın da gülümsedi. "Seni öptüm" diye mırıldandı.

Dışarıda fırtına vardı. Sessizliğin arasında yaklaşan atların ayak seslerini ikisi de duyabiliyordu. Erkin yaklaştı ve Karaca'ya sıkıca sarıldı. Kadının elleri hâlâ arkadaydı. Elinde tuttuğu oku sevdiğinin kalbine saplamak için bekliyordu. Adam'ın kokusunu içine çekti. Adam biliyordu öleceğini. Ama razıydı. Sevdiği kadının onu öldürmesine razıydı.

Artık dışarıdan gelen adım sesleri durmuş, yerini adamların konuşma sesi almıştı. Karaca'nın adını haykırıyorlardı. Adamlar da ölüm de onlara çok yakındı.

"Seni seviyorum. Başka bir yaşamda karşılaşmak üzere sevgilim" dedi kadın. Arkasında gizlediği oku yavaşça çıkardı.

"Pişman olma olur mu sevdiğim?" dedi adam naif sesiyle. Kadın ağlarken kafasını salladı. Erkin mutluydu. Ölecekti biliyordu. Ve artık adam büyüye de inanıyordu, kadere de. Aşka inandığı gibi.

Karaca sevdiği adamın kalbine oku sapladı. Önce dayanılmaz bir acı hissetti Erkin. Bu acı yerini sızıya bıraktığında bacaklarında güç kalmadı ve yere yığıldı. Aynı şekilde Karaca da sevdiği adamın yüzünü okşadı. Kadının gözyaşları adamın yüzüne düşüyordu. Sevdiği adamın yüzünü kavramış haykırarak ağlıyordu. Erkin gülümsedi. Dudaklarını oynatıp bir şeyler demek istedi ama yapamadı.

Okun etrafındaki kan beyaz gömleğe yayılmaya devam ederken Erkin'in bilinci açıktı. Kadın adamın kalbindeki oku hızlıca çekti. Adamın gülüşü yavaşça dudaklarında soldu. Ne yapacağını biliyordu.

Kulübenin kapısı açıldığında Karaca oraya baktı. Dört adamın arkasında Kral'ın oğlu bu manzaraya gülerek bakıyordu. Kadın da ona bakarak son bir kez gülümsedi. Adamın kanıyla ıslanan oku kalbine sapladı.

Erkin de sevdiği kadının ölümünü izledi. Karaca gülümsedi. Kalbindeki oka rağmen gülümsedi. Erkin son kez onun gülümsemesini gördü. Karaca sevdiği adamın üzerine doğru düştüğünde iki aşık için son gelmişti.

Kral'ın adamları sadece Karaca'yı çıkarttılar o kulübeden. Erkin'in cesedinin dahi bir önemi yoktu. Karaca için de çok geçti. Şaman annesinin duaları, tanrıya yalvarışları ve haykırışları gece boyunca sürdü. Karaca gece boyunca yaşam savaşı verdi.

Sabahına soylulardan iki cenaze çıktı. Biri Kral'ın oğluydu. Karaca'nın acısına dayanamamış kendi canına kıymıştı. Diğeri ise Karaca idi. Karaca hayata gözlerini yummuştu. Annesi kendini harap etmiş, kafayı sıyırmıştı. Ünlü Şaman artık bir deliydi.

Bu felaketlerin ardından 12 kasım yas günü ilan edilmiş. Bütün insanlar tarafından iki aşığın son günü olduğu bilinmişti. İki aşığın Erkin ve Karaca olduğu değil, Karaca ve Kral'ın oğlunun olduğu söylenmişti. Erkin'in ölmesinin bile bir önemi yoktu.

12 kasım 1520' e kadar sadece soylulara yapılan bu büyüyü yapmak artık tamamıyla yasaktı. Karaca'nın annesi Şaman bu büyüyü saklamıştı.

Sakladığı yerden beş asır sonra çalan soysuz insanları ise bekleyen felaket çok büyüktü.

Sen dışındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin