0.1

248 70 67
                                    

Aylarca bu hastanenin soğuk koridorlarında oturuyordum. Bir ümitle her gün uyanmasını bekliyordum ama uyanmadı, iki ay geçmesine rağmen hâlâ uyanamadı. Doktorlar ümidi kestiklerini söylediler, ben ümidi kesmemiştim. Dilem uyanacaktı ve bana yeniden sevgisini hissettirecekti, saçlarımla oynayıp, gözlerimin içine aşkla bakacaktı.

Tekrar odasına camdan baktım. Nasıl bu kadar masum durup, masum olabiliyordu? Bazen onu ifade etmeme kelimeler yetmezken, bazen ise kelimeler boğazıma düğüm oluyordu.

İki ay dile kolay olsa da çok zor bir süreçti. Her dakika, hatta her saniye gözlerini bir saniyeliğine bile olsa açmasını beklemiştim. O güzel deniz mavisi gözlerini görmeyi her şeyden çok istemiştim ama olmuyordu, göremiyordum.

Annem omzuma dokundu ve konuşmaya başladı.

"Oğlum iki aydır evine bile gitmedin. Senden ilk defa bir şey istiyorum bir gün de olsa evine git uyu artık. Biliyorum zor olacak ama Dilem seni böyle görse çok üzülür."

Doğruyu söylüyordu. Dilem beni bu hâlde görse çok üzülürdü ama hastaneden gitmek de istemiyordum. Ya evime gittiğimde ona bir şey olursa? Bunları her gün aklıma getiriyordum, bu yüzden de her gün kahroluyordum.

"Anne eve sadece bir saatliğine gideceğim. Her ne olursa olsun bir şey olursa beni ara."

Annem üzgün bir şekilde söylediklerimi başıyla onayladı. Daha fazla bir şey demeden hastanenin çıkışına doğru yürüdüm.

***

Eve geldiğimde ağlamak istedim ama kendimi bir şekilde tuttum. Biraz kendime gelmek için duşa girdim. Duştan çıkıp üstümü giydikten sonra yine düşüncelere dalmıştım. Zamanın bize verdiği acıları neden her zaman çekiyorduk ki? Zamanın ne getireceği belli olmaz diyorlar ama zaman acı, öfke ve üzüntüden başka bir şey getirmiyordu.

Düşüncelerimi bir kenara atıp telefonumu elime aldım. Üç cevapsız arama vardı ve annem aramıştı. Kalbim benden izinsiz yerinden çıkarcasına atıyordu. Hemen geri aradım ve açmasını bekledim. İlk çalışta açtı ve ben konuşamadan hemen konuşmaya başladı.

"Oğlum çabuk gel, Dilem gözlerini açtı."

Dediklerini duyar duymaz elim titredi ve gözlerimden yaşlar istemsizce akmaya başladı. Mutluluktan ağlıyordum ve bir şey diyemez hâlde öylece ayakta duruyordum. Artık her şey eskisi gibi olacaktı.

***
Nasıl evden çıktığımı bile hatırlamıyordum. Elim direksiyonda, aklım Dilem'deydi. O kadar hızlı gidiyordum ki trafik lambası bile beni durduramıyordu. Hastaneye yaklaştığımı görünce yavaşlamam gerekirken, onu görme hırsıyla daha çok hızlanmıştım.

Sonunda hastaneye gelebilmiştim, gelmemle inmem de bir olmuştu. Merdivenlerden hızlı bir şekilde çıktıktan sonra yoğun bakım yazısını gördüğümde içimde tarif edilemez bir duygu oluşmuştu? Neden böyle garip hissediyordum? Neden kötü bir şey olacakmış gibi kendimi huzursuz hissediyordum?

Herkes kapının önünde beklerken onları hiç umursamadan, doktorlara bile sormadan içeriye girmiştim. İçeriye girdiğimde şaşkın ve ifadesiz bakan o kızı gördüm, Dilem neden böyle bakıyordu? Belki de henüz kendine gelememişti ve yorgundu. Ona doğru attığım her adımda daha da şaşkın bakıyordu. Yanına oturdum ve konuşmaya başladım.

"Gözlerinin bana bakmadığı her gün, gün bana doğmadı. Her yer karanlıktı ama şimdi gün doğdu ve o günün bir daha batmasına izin vermeyeceğim, vermem de..."

Konuşmalarıma rağmen yüzündeki ifade değişmemiş, aynı ifade yüzünde duruyordu. Sonunda konuşmaya başlamıştı.

"Özür dilerim ama sizi tanımıyorum."

Duyduğum şeyle birlikte ne olduğunu anlayamamıştım. Nasıl tanımıyordu? Âşık olduğum kadın beni tanımıyor olamazdı. Herkesi tanımaz ama yine de beni ne olursa olsun tanırdı.

"Dilem, beni cidden tanımadın mı?"

Sorumla birlikte düşünmeye başladığını anladım, gözlerini bir yere sabitlemiş ifadesiz bir şekilde duruyordu. En sonunda tekrar gözlerini gözlerime dikti.

"Hayır, tanıyamadım. Kimsiniz ki?"

Boğazım düğümlendi ve konuşamadım. Sevdiğim kız beni tanımadığını söylüyor ve hissettiriyordu. Böyle bir şey olamazdı, öyle değil mi? O benim âşık olduğum kadındı, ben de onun âşık olduğu adamdım.

"Geleceğim Dilem." diyerek odadan çıktım, annemi gördüğümde hemen konuşmaya başladım.

"Anne, Dilem beni tanımadığını söylüyor ve gözleri ifadesiz bir hâlde bana bakıyor. Neler oluyor?"

Annem üzgün bir şekilde bana bakıyordu. Belli ki bir şeyler oluyordu.

"Oğlum, sana neler olduğunu anlatacaktım ama sen konuşmama fırsat vermeden içeriye girdin."

"Anne, neler oluyor? Dilem neden beni tanımadığını söylüyor, söylesene!"

"Dilem, geçirdiği beyin kanaması sonucunda geçici veya kalıcı olan bir hafıza kaybı yaşıyormuş. Bu süreçte de belli bir zamana kadar olan kişileri ve olayları hatırlıyormuş. Seni, beni ve senden sonra olan üniversite arkadaşlarını hatırlamıyor."

Duyduklarımla birlikte her şey benim için sanki o an son bulmuştu. Beni unutmazdı, unutamazdı..


KALBİM DURDUĞUNDAWhere stories live. Discover now