-1-

128 17 38
                                    

Selammm ben geldimm. Bölümü oyladiysaniz devam edebilirsiniz efenim iyi okumalar dilerimm

Jungwonun anlatımından

Çalan alarmla gözlerimi araladım. Saate baktığımda geç kaldığımı farkettim. Alarmımı kim yaptıysa geçe almıştı ve dersin başlamasına 10 dakika kalmıştı. Aceleyle lavobaya ilerleyip dişlerimi fırçaladım. Annem öldüğünden beri yemek yemeği sevmediğim için kahvaltı yapmadan üstümü giyinip çantamı koluma taktığım gibi kosmaya başladım. Neyse ki evimiz kampüse yakın olduğundan varmam çok zaman almamıştı. Ama nefes nefese kalmıştım. Saate baktığımda dersin çoktan başladığını farkettim. Koridorlar bostu. Sadece elinde kitaplarıyla buraya koşan bir çocuk vardı.

İlk defa gördüğüm siyah saçlı çocuk elindeki üç kitapla koşuyordu. O da derse gec kalmıştı sanırım. Ben soluklanırken çocuğun bu tarafa koştuğunu farkettim. Ama herşey cok geçti. Bana çarpmasıyla ikimzde yere düştük. Ve elindeki kitapları da. Cidden klişe bir dizideymis gibi hissettim kendimi. Çocuk "pardon ya görmemişim" diyip kitapları toplayıp ordan uzaklaşmıştı. Ne öküz insandı bu çocuk da. Bense arkasından bakakalmıştım. Yavaşça kalkıp sınıfın yolunu tuttum.

Sınıfa vardığımda kapıyı tıklatıp gel sesini duyunca içeri girdim. Neyse ki ders Minho hocayaydı. Minho hoca "hadi gec bakalım jungwoncum" dedi. Yerime doğru ilerleren o çocuğu görmüştüm. Evet o çocuk bana çarpan çocuktu. Utanmış bir şekilde bana bakıyordu. Onu es geçip jakein yanina oturdum. Jake "bi an öldün sandım jungwon sen ve okula gec gelmek cok zıt kelimeler" dedi. Bir yandan da gülüyordu. "Pic sen geçe aldın dimi alarmı" dedim. Sınıftaki gözlerin bana dönmesiyle sesimin birazcık fazla çıktığının farkına varmıştım.

Bu kadar gözün odağı olmak beni cok germişti. Kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum. Jake de farketmis olacak ki elimi ellerinin arasına almış ve "sakin ol jungwon bişey yok" diye fısıldamıştı. Minho hoca devam ettiğinde herkesin odağı olmaktan çıkmıştım. Derin bir nefes aldım.

Sonunda zil çaldığında ayaklandım. O sırada biri kolumdan tutmuştu. Arkamı dönüp kolumu tutan elin sahibine baktığımda bir cift siyah hareyle karşılaştım. Çok güzel bakıyordu. İpek gibi saçları, parıldayan siyah hareleri ve hafif kırmızı dudaklarıyla çok çekici duruyordu. Konuşmasıyla dünyaya geri dönmüştüm. "Ee sey sabahki olanlar için özür dilerim acelem vardı özür bile dileyemeden gittim kusura bakma" dedi. "He yok sorun değil" dedim harelerine bakarak. "Peki o zaman arkadas olalim malum yeni geldim pek arkadasim yok" dedi. Bende gülerek"tabii olalım" dedim.

O anda sunghoon gelip "pic ne demek hic arkadaşım yok ben neyim kaktüs mü aq" diyerek siyah saçlı çocuğun ensesine geçirdi. Duyduğum sesle benim bile canım acımıştı. Sunghoon "anansikim valla bastim valla bastim kac kac kac" diye bağırarak sınıftan çıktı. Cocuk da arkasından koştu. Kendimi onlara gülerken buldum. Kendine gel jungwon noluyo sana dedim kendi kendime. Jake bana bakarak "ooo birilerinin evleri yaniyo sanki" diye bağırdı. "Siktir git karşim baslatma kendine" dedim. Jake "oyyy çen çinirlendin mi çen oy pisi pisi" dedi ve benden kaçmaya başladı. Eeee ben de durur muyum? Son sürat arkasından koşmaya başladım.

En sonunda yakaladığımda "gel lan buraya göstereyim sana kedi kimmis" diyip üstüne atladım. Aslında beklediğim sey beni taşıyamayıp ikimiz beraber yere yuvarlanmaktı ama beklediğim sey olmadı. Jake beni taşıyordu. Resmen jake beni sırtında taşıyordu. "Lan indirsene amk napiyon" dedim. Jake de "iyi tm aglama hasin kedi" diyerek beni indirdi. Ben de "nasıl taşıdın lan beni sen canta taşırken bile agliyon" dedim. Jake de "kanka yeminle çantadan daha hafifsin" dedi. Bir anda ciddileşmisti ve bu konunun nereye geleceğini cok iyi biliyordum. Bir anda sınıfta doğru ilerleyerek "neyse hadi gel ders başlar birazdan sınıfa çıkalım" dedim. O da üstümden tutup kendine cekerek "hiç sıvışmaya çalışma jungwon bu konu burda konuşulacak" dedi.

Beyaz Atlı Prensim《Jaywon》जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें