[4]

33 4 35
                                    

"Bana şaka yaptığını söyle."

"Ne? Neden bahsediy-"

"Bana beni şakaladığını söyle diyorum sana...!"

"Neden bahsediyorsun kızım sen??"

Anlamıyorum...

"Verdiğin bilgisayarda adımın ne işi var??"

"Bir: 'verdiğim bilgisayar' değil, 'zorla aldığın bilgisayar'. İki: Daha açamadığım bilgisayarımda adının ne işi olsun? Manyak mısın??"

"Belki tuhaf gitti senden eski bir şeyi bu kadar istekle almış almam, olamaz mı? Hadi, sen seversin beni şakalamayı...!"

"Severim sevmesine de..."

Karşıdaki hattın sahibinden, yani arkadaşımdan saniyeler süren bir sessizlik kapladı ahizeyi.

Sonrasında ise hem bir şaşkınlıkla hem de bir şüphecilikle dolup taşmış ses tonuyla bana cevap vermişti beynim bu bilgisayarı aldığımdan şu zamana, yani iki buçuk saattir, gelişen olaylar kronolojisinde bin takla atarken.

Artık anlatmayacaktım ne olup bittiğini.

İlerleyecektim.

Bir şeyin içine sürüklendiğim belliydi.

Ama ben bile bilmiyordum neyin içine sürüklendim ve eğer arkadaşım beni şakalamıyorsa gerçekten içimdeki bütün korkunun ve endişenin beni ele geçirmesine izin verecektim.

Sonsuza kadar tutamazdım benliğimi bu denli sakin...

"Bekle biraz, sen açtın mı ki bilgisayarı bunu soruyorsun bana?"

"Açmamış olsaydım sana neden böyle bir soru sorayım?"

"Bilemiyorum. Her şey için olabilir."

"Hey...!"

Ahizenin ardındaki ses bu sefer arkadaşımın gülüş sesiydi.

Ah, bir tek ben miydim şu durumda gülemiyor olan?

Haklıydı da, bilmiyordu ki ne olup bittiğini?

Bilse onun da bu kadar rahat olmayacağına adımın (***) olduğu kadar emindim.

"Her neyse, neden gözlerimle görmüyorum ve şu durumda 'senin' beni şakaladığını ortaya çıkarmıyorum?"

"Seni şakalasam bu kadar panik yapar mıydım sence??"

"Yoo', bence gâyet de sakinsin?"

"..."

"Alo?"

Sol avuç içimi bir şiddetle alnıma geçirdim.

Flex It || WH : REBOOTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin