• penultimate? •
sonbaharın sonları, ellerin ellerimin arasındayken çatırdardı ayağımızın altındaki kuru yapraklar. gözlerin gözlerimden bir an olsun ayrılmazken, severdim seni yüreğimin en ince yerinden.
savsak adımlarımız, belirsiz yollarımız.
gecenin belki koyu vakitlerinden biri. ay yüzünü göstermezken yıldızların tepende döndüğü, meltemlerle esen rüzgârın kokunu bir tek bana özel kıldığı, zifiri karanlığa tezat ay gibi parlayan seninle aydınlanan gece.
gecemsin Jimin.
kalabalıktan uzak, sığınağımsın sen benim.
tarlalar arası durmak nedir bilmeden, nefessiz kalana kadar koştuk. sonra solmuş ne varsa topladı. taç yaptı onlardan.. çiçekler Jimin'e güzellik katacakken, Jimin'in onları güzel kılmasıydı tanrının ona bahşettiği eşsiz varlığı.
koparmaya kıyamadığı çiçeklerin yerine ölü ne varsa topladı. taç yaparken elleri titredi, sanki avuçlarının arasında minik bir serçe varmış gibi çekindi. sarıdan kahverengine dönmüş karahindibalar tohum olamadan solmuştu. bu görüntü ciğerini dağlıyordu biliyorum.. üzüntüsü yüzüne yansırken, her bir çiçekle dolan gözlerine şahit oluyorum. oysa her taç yapışında ölümsüz kılıyordu onları. onun güzelliğiyle bir çiçekten fazlası oluyorken onlar, Jimin gözümde her geçen gün, her yeni bir taçla beraber büyüyordu. sevdam kalbimi delip geçmek ister gibi atışlarımı zorluyor, elinin sol yanıma dayanışını görüyorum.
"bak şimdi avuç içinde atıyor seninle taçlandırdığım kalbim."
güldü, o an yamuk ön dişlerinden öpmek istedim. istediğimi anlar gibi gözleri dudaklarıma kayıyor.. ve işte bende bağların tam da koptuğu anlara adım atıyoruz. öne doğru çıka gelen dudakları, benimkilere değmek için titriyor. bu görüntüye dayanamayan dudaklarım, aralık tuttuğu dudaklarından içeriye kayıp, ön dişlerine tüy kadar hafif bir buse konduruyor. nevrimin döndüğü vakitler, dolgun dudaklarıyla buluşan dudaklarım sayesinde gösteriyor kendini.
cinselliğe olan cahilliğimizin getirisi acemi öpüşlerimiz yüzünden çarpışan dişlerimiz, nereye koyacağımızı bilmediği ve bilmediğim ellerimiz..
içimden gelen dürtüyle kollarım incecik belini sarıp sarmalarken buluyorum kendimi. o ise yüzümü okşuyor porselen bir bebeğe gösterilen narinliğe eşdeğer şekilde. bu narinliğe tezat dudaklarımız arasından yayılan metalik tat, ikimizin de umrunda değildi.
olmamalıydı zaten.
sonra bir iki adım anın getirisiyle tökezliyorum. benim yüzümden bozulan dengemiz sonucu ben sırt üstü düşerken, Jimin yerde göğsüme çarpan başıyla selamlıyor beni. bacak arama sürtünen üst bedeni haddinden fazla zorluyordu kasıklarımı. bunu belli etmekten çekinmeyeceğimi göstermek amaçlı yüzümdeki sinirler kasılırken tıslamıştım zevkin getirisi kalın sesimle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
couronne morte. ─vmin
Fanfictionkitap arası kurutulmuş çiçeklere benzemedi sonu, hicranla bütün yapraklarını yere döktü.