• second to last? •
araladığım kapının arasından odaya bakındım. beyaz çarşafların arasında yüz üstü, bir deniz yıldızı edasıyla yatan Park Jimindi sanırım an itibariyle kalbimi hissetmemi sağlayan. araladığım kapıdan içeri girdiğim gibi, ardından kapıyı kapattım. yavaş adımlarla yatağa adımlarken, gözlerim bal dudaklardaydı.
nefes alış verişleri hafif aralık olan dudaklarından belli oluyordu. yüzünün yarısı yastığa gömülmüş, diğer yarısı huzurlu olduğunu belli etmek ister gibi mışıl mışıldı. yatakta yüzünün dönük olduğunu tarafa oturdum. elim usulca sarı saçlarının arasına daldı. ipek telleri elimin altında minik bir bebek varmış edasıyla okşadım.
temasın yetmediğini anladığım vakit, eğildim saçlarını doyasıya koklamak için. ciğerlerim dün geceden beri hasretti kokusuna.
ellerim, ellerine. dudaklarım, dudaklarına. gözlerim, gözlerine. nefesim, nefesine.
her şeyimle, her şeyine hasrettim.
buram buram manolya kokan tutamlarla ben, benliğimi yitirdim. öpücükler kondurdum.. asla çekinmeden, sayısızca uzun uzun öpücükler. boynuna varmak istedim. yüz üstü yatmasaydı eğer, yanına kıvrılıp boynuna sokulurdum tanrı şahit.
orası benim cennetimdi.
ensesine sokuldum.. sırtını okşarken, bir yandan ensesini öpüyordum. ne kadar öpersem öpeyim asla eksilmeyen manolya kokusuydu işte beni deli eden.
bunun hırsıyla daha da çok öptüm. soludum cennetimi.
bebekler cennet kokardı.
benim bebeğim ise, cennetin ta kendisiydi.
minik kıpırdanmaları eşliğinde doğruldum. omzunu hafif hafif sıvazlayarak tamamen ayılmasını bekledim. babası önemli bir iş adamıydı. kasabanın soylu veya soysuz bütün insanları bu malikânenin başı olan Bay Park'ın eline bakıyordu.
zira bu ufak kasabada bütün herkesin mest olduğu kumaşlar, elbiseler, ayakkabılar kısacası giyim namına her şey Park ailesinin fabrikalarından çıkıyordu. varis olan Park Jimin hazretlerimiz ise, saat on birlere kadar uyuyordu. tebessüm etmeden edemedim. bu minik bedenin haddinden fazla sorumluluğu varken, şu an burada mışıl mışıl uyuması yok muydu?
her ne kadar bu görüntü tatlı olsa da, Bay Park fark etmeden uyanması şarttı. Jimin'in azar yemekten ölesiye nefret ettiğini biliyordum. özellikle babasından yediği azarlar onu daha da çıldırtıyordu. anlam veremediğim bir şekilde babasıyla arası soğuktu. adam her ne kadar adım atmaya çalışırsa çalışsın Jimin rest çekiyordu.
bir zaman sonra Bay Park da pes etmişti zaten.. tek derdi o öldükten sonra bu koca servetin, mirasın başına geçecek oğlunun birazcık da olsa sorumluluk sahibi bir insan olmasıydı. işte tam da bu yüzden buradaydım. soylu olmasam da, onlardan bir farkım yoktu. giyimime, aksanıma, üslubuma, eğitimime her vakit dikkat eden bir insan olmuşumdur. babamın ısrarları sonucu Bay Park ile görüşmüş ve ertesi gün Jimin'in özel uşağı olurken bulmuştum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
couronne morte. ─vmin
Fanfictionkitap arası kurutulmuş çiçeklere benzemedi sonu, hicranla bütün yapraklarını yere döktü.