2

1.3K 195 289
                                    

"Siren sesiyle başlamak üzere cinayet dahil her türlü suç 12 saat boyunca yasal olacaktır."

"ne?"

"Ne?"

Şaşkınlıktan açılmış gözlerle birbirlerine baktıklarında saf korkuyu gördüler. İnanması zordu ama o anda çok inandırıcı gelmişti. Hanın elleri titremeye başlamıştı. Minhonun gömleğinin eteklerini sıkıca tutuyordu.

"Minho..."

"Sakin ol Hanji. Belki şizofrenin biri oyun yapıyordur? Ben gidip bakayım sakın odadan ayrılma."

"HAYIR GİTME."

kalktığında gömleğini daha sert tutup geri oturttu. Gerçek olsada olmasada risk almak istemiyordu. Telefonunu alıp haberlere bakmaya başladı.

"Minho sanırım gerçekten yaşanıyor. Bu yaşanıyor inanamıyorum... Minho napıcaz korkuyorum."

Nazikçe kollarından tuttu ve titrek ama aynı zamanda karşısındakini rahatlatmaya çalışan bir sesle konuştu.

"Korkma. İlk önce tüm kapı ve pencereleri kilitleyelim, ne olur ne olmaz. Sonra sakinca oturup bir plan yapalım olur mu? Hadi Hanji."

Han, dolmuş gözlerini ovdu ve kafasıyla onayladı. Hızla eve girilebilecek tüm yerleri kontrol edip kitlediler. Sonra yine Minhonun odasında buluşup yatağa karşılıklı oturdular. Minho güven vermek ister gibi Hanın ellerini tutup nazikçe sıktı.

"Bak, bunu kabul edip hayatta kalmaya bakmalıyız. Büyüklerimiz hep bu hikayeyi anlatırdı hatırlıyor musun? Maskeli adamlar vardı ve herkesi ezip geçiyorlardı. Şu marketten aldığın maskelere bak, anlatılan maskelere benzemiyor mu? Eğer insanlar efsaneye uyup bir çete kurarlarsa birbirimizi onlardan ayırt etmek için bu maskeleri takacağız. Bizim evde silah var, malum babamın işleri. Kendimizi savunabiliriz. Birbirimizden ayrılmak yok tamam mı? 12 saat boyunca dayanabiliriz. Sana güveniyorum."

Han sözlerle kendine geldi ve cesaretlendi. Hızlı bir şekilde kafa sallayıp eline bir maske aldı ve diğerini Minhoya verdi. İkiside maskeyi taktıktan sonra Minho başka bir odaya koştu. Çekmeceden iki silah çıkarttı. Birini Han a uzattığında titrek ellerle kavradı. İnanamıyordu... Bir silah tuttuğuna inanamıyordu. Minho onun ellerini tutu ve arkasından sürükledi.

"Ben bunun eğitimini aldım, silah kullanabilirim ama sen... Emin misin?"

Han yüzüne bir sırıtma yerleştirerek elindeki silahı daha sıkı tuttu. Artık özgüvenli ve serseri yanını çıkartmanın zamanı gelmiş de geçiyordu.

"yapalım şunu."

Kanlarındaki serserilik sihri beyinlerini ele geçirdi. Şimdi düşünceleri korkudan çok uzaklaşmıştı.

Efsanelerdeki gibi değil, efsane olmak istiyorlardı.

Ceketlerini giydiler ve kendinden emin adımlarıyla kapıdan dışarıya yürüdüler. Hava sakindi, bir kuş bile uçmuyordu... Muhtemelen avcılar tarafından çoktan yakalandıkları için. Elleri hala sıkıca silahı tutarken derin nefesler aldılar. Sessiz sokakları geçmeye başladılar. Bu sessizlik ikisinin de huzurunu bozmuştu. Bu sırada birkaç çığlık duyuldu.

"1" dedi Han içinden. Kim bilir kaç katledilişe daha şahit olacaklardı.

Yolun karşısındaki sokaktan genç bir grup geçti. Hepsinin ellerinde en az ikişer bira vardı.

"Şu veledlerle biraz eğlenelim mi?"

Minho hızla onlara doğru yürüdü. Oğlanlardan birinin elinde beyzbol sopası vardı. Hızla arkasından yaklaşıp sopayı kaptı ve seslendi.

"Hey siz küçükler bu gece dışarı çıkmada pek cesaretlisiniz."

Grup korku içinde birbirlerine baktı. İçlerinden en büyük görüneni konuştu.

"B-bizi öldürmeyin lütfen... Sadece eve gidiyoruz."

"Sizi öldüreceğimiz falan yok, biraz eğlenelim ne dersin?"

Minho çocuğun önüne adımladı ve sopanın ucunu onun omzuna koydu.

"Adın ne bakalım?"

"J-Jeongin... Yang Jeongin."

Onaylamaz bir ses çıkardı ve sopasını omzuna hafifçe vurdu. Çocuktan küçük bir inleme çıktı.

"Güzel bir çocuksun Jeongin. Hoşuma gitmedi, bu kadar güzel olma."

Beyzbol sopasını çocuğun şakağına savurdu. Çok sert değildi ama yinede en az bir dışı kırılmış olmalıydı. Çocuk yanağını tutarak dizlerinin üstüne düştüğünde diğer çocuklar geriye adımladılar. Minho histerik bir şekilde güldü, işler korkutucu olmaya başlamıştı.

"Hadi ama gençler. Ceplerinizi dokun bakalım."

Sopasını kendi omuzuna koyup boş olan elinin avucunu onlara yaklaştırdı. Çocuklar hemen ceplerinde ne varsa vermeye başladılar.

Şimdi ellerinde 4 paket sigara, 500 dolara yakın para ve cüzdanlarla birlikte telefonlar vardı. Minho etkilenmiş bir şekilde ıslık çaldı.

"Vay be bu kadar beklemiyordum. İçkiler sizde kalsın. Şimdi hepinizi dümdüz etmeden kaybolun."

Hepsi koşarak kaçtılar. Han etkilenmesi mi yoksa korkması mı gerekiyordu bilmiyordu. Hala dehşet içindeyken Minho onu kolundan tutup bir binaya sürükledi. Beraber merdivenleri çıkıp çatıya çıktılar. Oturup bacaklarını aşağıya sarkıttılar. Kentin çoğunu buradan görebiliyorlardı. Minho cebindeki sigara paketini çıkarttı ve bir dal kendine aldı. Bir dal da Hana uzattı.

"İçer misin?"

"Hayır. Senin hiç içtiğini görmemiştim."

"Öyle alışkanlığım yoktur, buldukça."

Cebinden çakmağını çıkarıp sigarasını yaktı. Nefesler alırken Hanın ay ışığında parlayan yüzünü izliyordu. Han da aynı şekilde onun gözlerine bakıyordu. Aniden aklına gelen şeyle güldü ve konuşmaya başladı.

"Hiç hayatının arka planında çalan şarkıyı düşündün mü?"

Minho, sigara külünü şehre doğru silkelerken kıkırdadı ve soran gözlerle baktı.

"Nasıl yani?"

Han parlayan gözlerini boşlukta salladığı ayaklarına dikti ve kıkırdadı.

"Mesela o çocuklarla uğraşırken kulaklarımda GMFU çalsaydı hiç garipsemezdim. GMFU kesinlikle senin şarkın."

Minho önün bu yorumuna gülüp sigarasını söndürdü. Kolunu onun omzuna atıp bir iç çekti.

"Hmm peki suan ne çalsın isterdin?"

Han bir süre düşündükten sonra gözleri parladı ve utangaçlıkla güldü.

"Yine ne geldi aklına bakalım Hanji?"

"Hangi şarkı çalsın isterdim biliyor musun? Dlmlu..."

Minho önün söylediği şeye gülüp mırıldanmaya başladı.

"Dont let me love you~ dont let me love you~... Ama ben seni çoktan seviyorum onu ne yapacağız?"

Kocaman gülümseyerek Hanın yüzüne yaklaştı. Hanın koca yanakları kırmızının en güzel tonuna büründü. Öpüşecek kadar yakınlardı. Han gözlerini kapadı ve anın güzelliğini hissetti. Bu sırada Minho dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Yavaş ve nazikçe öpüyordu. Bir istek bir arzu yoktu. Hasretle öpüyordu, uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibiydi. Sanki hissetmişti birdaha bu şansı bulamayacağını...

...

Yazcaktim ama kirildim size o yuzden diger bolume sakliyorum amina koycam ortaligin gorceksiniz

Kill for me | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin