there's nothing much to discover

133 13 4
                                    

Julian meyve suyumu önüme bıraktığında teşekkür ederek almıştım. Birkaç yudum içtiğimde "Alkollü bir şeyler istemediğine emin misin Maroon?" dedi. Başımı sallayarak onayladım.

"İstemiyorum. Dün gece çok içmişim. Sabah kaç kez kustuğumu tahmin edemezsin."

Yüzünü buruşturdu. "Bunu bilmeme gerek yoktu sanki."

Gülüp sessiz kaldım. Dün içtiklerim mideme dokunmuş ve sabaha kadar düzgünce uyuyamamıştım. Bunda Zayn'in payı da vardı tabii. Beni germişti. Yoksa her zaman içtiğimin bir tık fazlasına bile çıkmamıştım.

Gözlerimle etrafı taradım. Yalnızca Harry'yi görebiliyordum şu an. Birileriyle sürtünerek dans ediyor, aynı zamanda elindeki kırmızı karton bardaktaki içkisini içiyordu. Louis ortalarda yoktu, muhtemelen üst katta Levilerle beraber kafayı buluyordu. Niall'sa bu gece karnı çok ağrıdığı için gelememiş, ama mutluydu. Tırnaklarımı çok beğendiği ve imrendiği için onun kısa tırnaklarına da renkli çiçekler yaptırmıştık. Çok yakışmış ve tatlı olmuştu. Papatyaların sarı saçlarıyla uyumlu olduğunu söylediğimde neredeyse ağlayacaktı.

Kendi kendime gülüşüm o tanıdık sesin "Burada mı saklanıyorsun?" demesiyle son buldu. İzin almadan yanımdaki yüksek sandalyeye oturmuş ve bir kolunu tezgaha yaslayarak Julian'a "Her zamankinden." demişti. Ardından yüzünü bana çevirdi.

Göz devirdim. "Sen beni mi arıyorsun?"

"İçki almaya geliyordum," Omuz silkti. "Ve fare deliğini bulmuş oldum."

"Al ve git o zaman."

Julian bardağı önüne koyup diğer müşterilerle ilgilenmeye dönmüştü.

"Bana emir mi veriyorsun?"

"Beni rahat bırakmanı söylüyorum."

Beni şaşırtarak cevap vermeden bardağı kafasına dikti. Büyük yudumlar alırken onu izlememek istemiştim ama gözlerimi üzerinden çekemiyordum. Siyah gömleği eskiden olduğu gibi üzerinde, birkaç düğmesi açıktı. Göğsünde yeni dövmeler görmüştüm şu küçük birkaç saniyede. Şüphesiz 2 sene öncesine göre çok daha fazlalardı.

"Bok gibi olmuş." dediğinde neyden bahsettiğini anlamak için kaşlarımı kaldırdığımda gözleriyle tırnaklarımı işaret etti.

"Siktir git. Sana beğendirmek isteyen yok."

Güldü. "Hâlâ çocuk gibisin. 25 yaşında bir çocuk."

"Sen de 26 yaşında sik kafalı herifin tekisin."

"Ee," dedi bana daha çok dönerken. "Hayatında neler değişti? Anlat."

"Neyi bilmek istiyorsun? Hiçbir şey değişmedi."

"Bıraktığım yerdesin yani."

Sinirle gülerek meyve suyumu içtim. Burnuma güzel kokular geldiğinde bakışlarım tekrar Zayn'e dönmüş ve yanında dikilen kadını görmüştüm. Biçimli bir vücudu vardı, upuzun saçları, kısacık elbisesi. Bense tişört ve pantolonla buradaydım.

"Tatlım!" dedi heyecanla. "Dönmüşsün," Gözleri kısa bir süreliğine beni bulduğunda ne kadar güzel bir kadın olduğunu düşünmüştüm. Rahatsız olmuş bir tavırla Zayn'e baktı tekrar. "...Ve bekarsın."

"Bekarım," dedi Zayn kısa bir süreliğine bana bakarken. Neredeyse sırıtacaktı. Tepki vermeden önüme dönüp meyve suyu bardağımı daha sıkı tuttum. Kafayı yiyecek gibi hissediyordum. "Seni görmek güzel Jade." Adını biliyordu kadının.

"Çok iyi mallar var Zayn," Ona yaslanmış ve koca göğüsleri neredeyse ağzına girecekti. "Benimle gel. Birlikte müthiş bir gece geçiririz... Daha önce yaşamadığın türden." Benimle daha iyilerini geçirmişti. Aniden gelen bir dürtüyle Zayn'e baktım. Ona döndüğümü fark edince o da bana bakarak bir şey söylememiş, yalnızca gidelim anlamında çenesiyle yolu göstermişti Jade'e. Daha fazla düşemezdi gözümden.

Birlikte uzaklaşıp yukarı kata çıkan merdivenlere gittiklerini gördüğümde titrek bir nefes aldım. Bedenim sinirle yanıyordu. Onu umursamamam gerekirdi, kendime eziyet ediyordum.

"Çok değişmiş ha?" dedi bezi bırakıp ellerini tezgaha yaslayan Julian da benim gibi arkalarından bakarken.

"Çok değişmiş," diye mırıldandım onu onaylayarak. "Böyle biri olduğunu çok da geç olmadan öğrendiğim için mutluyum."

Çok geç değil miydi? Dört senelik ilişkinin sonunda öğrenmiştim. Belki evlenebilirdik bile. Ama her şeyi bitirip gitmeyi seçmişti. Döndüğündeyse benden nedensizce nefret ediyordu.

"Belki de sen de önüne bakmalısın, onun gibi."

"Zaten umrumda değil."

"Öyle görünmüyorsun. Ama o öyle görünüyor."

"Sağ ol ya Julian," derken kalkıp çantamı aldım. "Ben de umursamıyorum. Sadece onun kadar gamsız değilim. İyi geceler."

İnsanları yararak çıkışa ilerlemeden önce arkamdan "Üzgünüm... İyi geceler." diye mırıldandığını duymuştum. Çıktığım zaman Niall'ı aradım. Karın ağrısının biraz daha iyi olduğunu öğrenince onu bana davet etmiştim. Zayn'le aynı evde kaldıkları için benim ona gitmem mümkün değildi. Bu gece eve gireceğini zannetmiyordum ama belli olmazdı işte.

Arkadaşımla film izleyerek bir şeyler atıştıracak ve kaliteli zaman geçirerek onu düşünmeyecektim. O da ucuz mallarla kendini zehirleyip pis bar köşelerinde birilerinden hastalık kapabilirdi.

exit wounds • zaynWhere stories live. Discover now