yağmur

51 8 197
                                    

Merhaba

Nasılsınız?

Keyifli okumalar dilerim.

...

"Tamam anne, geliyorum. Of anne, çocuk muyum ben? Tamam tamam, öpüyorum seni." Kapattığı telefonu cebine koyarak yağan yağmura baktı. Okuldan en son o çıkıyordu herhalde. Herkes çoktan çıkmıştı ama matematikçi onu tuttuğu için gecikmişti. Annesi de bu yüzden arıyordu zaten.

Elindeki şemsiyeyi açarak merdivenlerden indi Minho. Park ettiği arabasına ilerleyerek oturduktan sonra dışarda duran şemsiyeyi kapattı ve kapıyı da kapatarak elindekini arkaya fırlattı.

Şiddetli yağmurdan dolayı ön camdan hiçbir şey gözükmediğinden hemen silecekleri çalıştırdı ve arabayı da çalıştırarak okuldan çıktı. Her zaman kullandığı yolda kaza olduğundan dolayı bugün diğer yolu kullanmak zorundaydı ve orası da yolunu uzatıyordu.

Sıkıntıyla ofladı ve parmaklarını direksiyona çarparak belli bir ritim tutturdu. Kırmızı ışıkta durduğunda elini ensesine atarak kaşıdı ve başını diğer tarafa çevirdiğinde ara sokağa takıldı gözü. Kaşlarını çatarak cama yaklaştığında gözleri şaşkınlıkla aralandı.

Çünkü şu an ara sokağın birinde yağmurun altında sırılsıklam olmuş bir şekilde ağlayan kişi düşmanım dediği Jisung'du.

Arkadan gelen korna sesiyle irkilerek önüne döndüğünde yeşil ışığın yandığını gördü. Düz gitmesi gerekirken vazgeçerek sinyal verip ara sokağa kırdı ve Jisung'un önüne gelince ani bir frenle arabayı durdurdu. Kemerini çıkararak hemen indi ve üzerinden akan yağmur damlalarıyla birlikte kendisine şaşkınlıkla bakan çocuğa döndü.

Yağmur suları yüzünden akarken gözyaşlarını gizliyordu fakat aradaki mesafeden bile gördüğü kıpkırmızı gözleriyle ve kesik kesik aldığı nefesleriyle ağladığı belliydi.

Kapıyı kapatarak Jisung'un önüne gittiğinde bakışlarını kaçırıp yanından geçmeye çalışan çocukla kolundan tuttu. Kolundaki tutuşla Minho'ya döndü Jisung.

"Ne var Minho? Ne istiyorsun?" Normalden kısık çıkan sesiyle Minho kaşlarını çattı. Ağladığından olsa gerek diye düşündü. Burada ne kadar süredir böyle durduğunu bilmiyordu ama bu hale geldiğine göre epey uzun süredir böyleydi.

"Neyin var? Gördüm seni, ağlıyordun. Bir şey mi oldu?" Net sesiyle sorduğunda Jisung bakışlarını kaçırdı ve kolunu kurtardı Minho'nun tutuşundan.

"Ağlamıyordum ben. Yanlış görmüşsün. Hem ağlasam bile sana ne ki?" Jisung da çattığı kaşlarıyla konuştuğunda Minho alayla baktı Jisung'un yüzüne. Kendisi de sırılsıklam olmuştu sağanak yağmur yüzünden ama şu an bunu umursamıyordu.

"Haklısın bana ne tabii. Ama şu 'baba' dediğin çocuğa da sana ne demezsin herhalde? Haksız mıyım? Ne yapayım arayayım mı hemen şimdi?" Minho'nun kurduğu her cümlede Jisung'un gözbebekleri korkuyla titredi ve bu Minho'nun gözünden kaçmadı tabii ki. Ne olmuş olabileceğini düşünüyordu şu an.

Ne olmuştu da Jisung bu kadar korkuyordu?

"Hayır, lütfen arama. Bak ben anlatamam tamam mı? Sana anlatamam. Lütfen Chan hyunga da bir şey söyleme. Ben ona söyleyeceğim. Lütfen."

FoeWhere stories live. Discover now