12.VAZGEÇİLEN İNTİKAM

109 90 0
                                    

Sonunda yeni bölüm geldi! Al oku E.
Yeni bölüm en yakın zamanda gelecek umarım.

(Muray Göktuğ)

"Boku yedik. Boku yedik. Boku yedik. Boku yed-" diye konuşan Yankı'yı susturan "Lan anladık boku yedik!" diye bağıran Azra'ydı.

"Oğlum buradan bi' çıkalım varya sizi nasıl becereceğim!" diye bağırarak konuştu Yankı koşmaya devam ederken. Arkamızda bilmem Allah'ın kaç sevgili kulu olan köpeklerden vardı ve biz beşli bulaşılmaması gereken tehlikeli köpek türlerine bulaşmıştık.

"Oğlum bunlar hep sizin yüzünden lan!" diye bağıran bu sefer Asel'di. Bundan beş gün önceki halimiz ile şimdiki halimiz tamamen farklıydı. Eğer Yankı o şerefsizin teklifini kabul etseydi şuan burada olamazdık.

2 GÜN ÖNCE

"Evet, şuan Yankı'yı bıraktım" dedim arabada ilerlerken. Yankı'nın bütün itirazlarına rağmen onun yanında, o eski sanayi de kalmak istedim fakat en sonunda beni yanında istememesi nedeniyle onu bırakmak zorunda kalmıştım.

Orada, onu beklemeyi ne kadar düşünsemde ona zaman tanımayı seçip onu yalnız bırakmaya karar verdim. Dikiz aynasından arkaya bakarken gözüme arka koltukta ki çanta takılmıştı.

Bu Yankı'nın çantasıydı, burada unutmuş olmalıydı.

"Ben seni sonra ararım" dedikten sonra telefonu kapattım ve biraz ilerimde ki U dönüşünden dönüş yaptım. Ş

uan Yankı'nın yanına gidiyordum, onun cehhenem kapısını kapattığı gibi açabileceği yere yani kardeşinin mezarına.

Başımı sağa sola sallayarak bunları düşünmemeye çalıştım fakat onunla ilgili bildiğim herşey sadece acı verici şeylerdi.

Arabayı sanayiden birkaç metre uzağa park ettim ve arabadan sırt çantayı alarak yürümeye başladım. Mavi, eskimiş ve bazı parçaları eksik olan arabanın yanından ilerlerken beni durduran şey o serefsizin de orada olmasıydı. Hemen aşağıya çöktüm ve mavi arabanın arkasına doğru ilerleyip orada saklandım. Onları dinlemek ne kadar yanlış olsada eğer o şerefsiz varsa illaki Yankı acı çekecekti ve buna birdaha asla izin veremezdim. Yankı şuan yerde, kardeşinin mezarının dibinde yerde oturuyorken o şerefsiz ayakta ona bakıyordu. İkisininde yan profillerini görebiliyordum.

"Ne istiyorsun benden?" diye sordu Yankı. "Muray'ı isterim senden" dediğinde kaşlarım havalandı. Nasıl? Yankı'yla görüştüğümü nasıl biliyordu? Nereden biliyordu? Bu imkansızdı! Yankı'yı baştan aşağı süzdükten sonra "Muray'ı bana ver, sana özgürlüğünü vereyim" dedi. "Ne demek istersin?" dediğinde olduğum yere daha çok sindim.

İki tercih sunacaktı ve bu tercih onun kaderini belirleyecekti. Sunacağı tercihler nelerdi? Tercihlerin acısı nelerdi?

"Muray'ı bana sat, kardeşinin katilini sana satayım" dediğinde kaşlarım havalandı, "Unutma o günü Karanlık" dedi Karanlık kelimesinin üstüne basarak. Beni satmamı mı istedi? Birkaç dakika sonra Yankı'nın cevabı "Vazgeçtim ben usta" oldu. "Bırak beni hele!" diye devam ettirdi.

"Unutuyorsun o günü Yankı" dedi Yankı kelimesinin üstüne bakarak. "Karanlık diye birisi yok artık" dediğinde kaşlarım havalandı, bunu beklemiyordum ki şerefsizde beklemiyor olmalıydı ki onunda kaşları havalandı.

"Sen ne çabuk unutmuşsun o günü. Hele bir hatırlatayım sana" dedikten sonra elini cebine attı ve cep telefonunu çıkardı. Birkaç dokunuştan sonra gelen ses, Yankı'nın yutkunmasına sebep oldu. Bu sesleri biliyordum. Erina'nın soruları ve Yankı'nın yalvarışları. O günü Yankı kendi içinde tekrar ve tekrar yaşadığını biliyordum.

Ateş'in Gölge'sinde ki Karanlık Where stories live. Discover now