Bölüm On : On İki

102 4 9
                                    

Eğleneceğiniz ve kafanızın karışacağı bir bölüm olması dileğiyle:)

Keyifli okumalarrr!

🌙🖤🤍

Tam olarak kaç saat uyumuştum bilmiyorum ama çok olmadığı kesindi. Aksi takdirde bu dayak yemişim hissi hiç normal değildi.

Evet, üniversitenin ilk günü benim için pek iyi başlamamıştı. Yatağımla uzun uzun bakışmış, bugünü nasıl sağ salim atlatacağımı düşünüp durmuştum. Zira sızlamayan kemiğim, isyan başlatmamış kasım, selası okunmamış hücrem yoktu şu an; başımın ağrısı da cabasıydı tabii. Kısacası yanmış, bitmiş, kül olmuş vaziyetteydim. Neyse ki kolyem uslu uslu yerinde duruyordu da sinir krizi geçirme riskim biraz olsun azalıyordu.

Ben adam akıllı düşünmeyi bile akıl edemezken tüm enerjisiyle odanın içinde dolanan Zera, etrafa boş boş bakmamın amacını sorgulamış ve o banyoya gidip gelene kadar toparlanmamı istemişti. Ah be Zeze'm, bende toparlayacak bir kavram kalmış mıydı sanki?

O beni bırakıp gittikten sonra birkaç dakika daha yorgunlukla savaşmış, ardından ayağa kalkmayı başarmıştım. Duş almam gerektiğini bildiğimden eşyalarımı hazırladım, işimin bittiği esnalarda ise parmağımdaki yüzüğün varlığını hatırladım. Dün gecenin tüm kaosu, hüznü ve bir o kadar huzuru doluştular kalbime hiç vakit kaybetmeden.

Her şeyi bırakıp yerimde doğrulurken elimi gözümün önüne tuttum, siyah taşlı yüzüğe uzunca baktığımda kendimi gülümsemekten de alıkoyamadım. Onu bir kutuda saklamak ne kadar da büyük bir hataydı, babamın varlığı hemen yanı başımda olmalıydı oysa. Bu düşünceyle birlikte tüm korkaklıklarımı ve zavallılıklarımı afallatarak başım dik bir şekilde takı kutuma yöneldim. Sık kullanmadığım fakat zincirinin oldukça sağlam olduğunu bildiğim kolyelerimden birini aldım. Ucundaki kelebek motifini çıkartıp babamın yüzüğünü zincire geçirdim ve boynuma taktım. Bunları yaparken tek bir an şüphe etmedim, ellerimin titremesine izin vermedim. Mümkün olsa parmağımda taşırdım lakin büyüktü ve düşme riskini göze alamazdım.

Boynum ona ev sahipliği yapacaktı, aynı düşmanıma yaptığı gibi. Gitarlı kolyemin beni çaresiz hissettirdiği kadar bu yüzük bana çare olacaktı.

Yüzükten aldığım kuvvetle gülümsüyorken kapı tıklatıldı. Yerimde doğrulduğum esnada Zera'nın sesi geldi kapının ardından. "Lala, gelebilir miyiz? Deniz yanımda." dediğinde hafifçe çattığım kaşlarımı düzelttim. Rahat adımlarla zaten yakınında olduğum kapıya ulaştım ve indirdim kolu. İkizler yan yana durmuş, yüzlerinde garip bir tebessümle bakıyorlardı bana.

"Günaydın ikizler." derken ben onların burukluklarının aksine oldukça içtendim. "Günaydın." diye karşıladılar beni. Elimle içeriye girmelerini işaret ederken Deniz'in şimdiden hazır olduğunu gördüm. Beyaz sweati ve siyah eşofmanıyla ondan beklediğim bir üniversite ilk günü kombini yapmıştı. Yüzündeki sakin ve buruk tebessümüyle Zera'yı takip etti ve ikisi Zera'nın yatağının önünde dikildiler. Ben de kapıyı kapattım ve hemen karşılarında durdum.

"Berbat görünüyorsun Turşu'cum." dedi Deniz alaylı bir sesle. Ortamı, daha doğrusu kendini yumuşatmaya çalışıyor gibiydi. "Eh, siz de o yüzden buradasınız herhalde." derken ellerimi göğsümde kavuşturmuş ikilinin yeşil gözleri arasında gidip geliyordum. İlk olarak evet, kesinlikle berbat görünüyor olmalıydım çünkü gerçekten hiç sağlık çerçevesinde bir gece geçirmemiştim. İkinci olarak da Zera ve Deniz'in neden burada olduklarını biliyordum.

Onlar bugünün babam ve amcamın doğum günü olduğunu hatırlamışlardı ve benim geçireceğim olası bir krizden korkmuşlardı, ki bu dün geceki garip hareketlerini açıklayan bir durumdu. Gerçi benim kötü hissedeceğimi bilmelerine rağmen tüm gece foşur foşur uyumaları aşırı dokunaklıydı cidden.

Du hast das Ende der veröffentlichten Teile erreicht.

⏰ Letzte Aktualisierung: Dec 10, 2023 ⏰

Füge diese Geschichte zu deiner Bibliothek hinzu, um über neue Kapitel informiert zu werden!

HİLAL - AY SERİSİWo Geschichten leben. Entdecke jetzt