2.2

272 18 7
                                    

Bu bölümü, cumhuriyetimizin yüzüncü yılına ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıl dönümüne armağan ediyorum.
Herkese iyi okumalar dilerim. 🤍

_____________________

Defne'den.

Kolumun sızısıyla yüzümü buruşturdum. Uykumdan tam anlamıyla koptuğumda, Doğa'nın başının kolumun üzerinde olduğunu gördüm. Sarılarak uyumuştuk, birlikte. Yüzümde huzurlu bir gülümseme oluşurken başımı yastığa bırakıp onu izledim.

Kolumun sızısı dayanılmaz bir hâl alınca yumuşak bir hareketle Doğa'nın başının altından çektim. Düzenli nefes almaya devam ederken diğer elimle başını yastığa bırakıp yatakta doğruldum, Doğa'nın açılan üstünü örttüm.

Sabah üç gibi otele gelmiştik, herkes ikişerli bir şekilde odalara yerleştirilmişti. Bizde serviste uyumuş olsak bile yolculuğun verdiği yorgunlukla birkaç saat daha uyumaya karar vermiştik.

Yataklar tek kişilikti, günümüzün kısa bir aralığını burada geçireceğimiz için birleştirme gereği görmemiştik. Doğa'ya, o uyuduktan sonra diğer yatağa geçeceğimi söylesemde yanında uyuyakalmıştım.

Duvarda duran saat altı buçuğu gösteriyordu, yatakta iyice esneyip Doğa'ya doğru eğildim. Dirseğimi yastığa yaslayıp ona yaklaştım. Yüzünü kapatan saçlarını severek seslendim.

"Doğa'm, güzel Doğa'm, hadi uyan. Saat altı buçuk olmuş."

Hareketlenen kirpiklerinin ardından yavaşça açılan gözlerine baktım, parmaklarım yüzünde gezinirken uykudan yeni uyandığı için yüzüne yayılan o ifadeyi büyük bir dikkatle izliyordum, gülümsedi.

"Günaydın, sevgilim."

Benim gibi dirseğinden destek alarak doğruldu, saçlarımı omzumdan arkaya sallandırıp elini yanağıma yerleştirdi. Uykulu yüz hatları, gülümsemesiyle dağılırken güzelliğine derin bir iç çektim.

"Günaydın bebeğim."

Dudaklarımızı birleştirdi, dudakları dudaklarımdayken gülümsedim. Gerilen dudaklarıma olan baskısını arttırdı, daha çok hissettirmek ister gibi.

Geri çekildiğinde onun gibi kısa bir öpücük bırakıp yataktan çıktım. Odanın küçük balkonuna ilerledim. Dışarının serinliği ve gökyüzünün aydınlanışını izlemek istiyordum.

Çıplak ayakla mermere basmanın pişmanlığını yaşarken Ankara soğuğunu iliklerime kadar hissettim. Kollarımı birbirine dolayıp hafiften titredim. Doğa'nın arkamdan geldiğini adım seslerinden duymuş olmama rağmen yanımda varlığını hissedemeyince ona bakmak için arkamı döndüm.

Göz hizasına kaldırdığı telefonu, yakalandığının bilinciyle uykulu hâline olan hayranlığımı arttıracak kadar güzel bir gülümsemeyle indirdi.

"Manzara çok güzeldi."

Kollarımı iki yana açıp bana sarılmasını istedim sözsüz bir şekilde. Bekletmedi, bedeni kollarım arasına girdi, huzurla kapattım gözlerimi. Onunla güne uyanmanın verdiği his, duygularımı  yoğunlaştırmıştı.

"Sen, gökyüzü ve Ata'm."

Çenesini omzuma yasladı, belimdeki eli tenime temas ediyor oradan ruhuma işliyordu. "Başka ne isteyebilirim ki?"

Yaşadığım anın huzuruyla atan kalbimi dinledim, onun kalp atışı ile benim kalp atışımın bedenimi ele geçirmesini istedim, her zaman aramızdaki en uzak mesafenin bu olmasını istedim. Ruhen ve kalben.

00.13Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα