17 (M)

482 51 77
                                    

Divine pow-

İkili yemeklerini yerken havadan sudan konuşmaya devam ediyorlardı. Wooyoung'ın sürekli sizli bizli konuşmasından rahatsız olduğu için daha samimi bir dil kullanabileceğini söylemişti San.

Şimdi ise daha rahatlardı. Wooyoung heyecanla bir şeyler anlatıyor, San ise gülümseyerek onu dinliyordu. Buluştuklarından beri asla iş ile ilgili konuşmamışlardı.

Wooyoung elini kolyesine atıp orada olduğundan emin olduktan sonra yemeğini yemeye devam etmişti.

"Ama onun özel yapım olduğunu ve başka olmadığını söylemiştiniz, defile için kiralandığını ve sonra tekrar müzeye kaldırılacağını söylemiştiniz..."

Wooyoung'ın söyledikleri aklına gelince gülümsedi San. "Young-ah... kolyeni beğendin mi?"

Wooyoung ağzındaki yemeği çiğneyip yuttuktan sonra konuştu "Beğenmek ne kelime? Bayıldım~" kolyesinin ucunu tutup yukarı kaldırdı ve küçük kalpleri öptü.

San elindeki çubukları masaya bırakıp Wooyoung'ın gözlerine baktı. "Kolye, özel yapım değil. Müzeye de kaldırılmayacak. Sıradan bir kolye, sadece sen çok beğendin ve bende sana hediye etmek istedim."

San durdu ve biraz bekledi. "Neden yalan söylediğimi soracak olursan... Çok beğenmiştin ve eğer ulaşabileceğini söyleseydim benden önce kendin alırdın."

Wooyoung onun masada duran elini tutup gülümsedi. "Beğenmiştim ama olmazsa olmaz değildi benim için. Yalan söylemiş olman güzel değil ama böyle bir jest yapman beni çok mutlu etti"

San elini Wooyoung'dan kurtardı ve onun parmaklarını avcunun içine aldı. Elinin üzerine küçük bir öpücük bırakırken "Teşekkür ederim" diye mırıldandı.

"O nasıl söz öyle? Asıl ben teşekkür ederim, San-ah"

***

Yemekleri tamamen bitince ellerine birer şişe içki alıp biraz da dışarıda yürüdüler. San biten şişeleri çöpe atıp arabaya yaslanan Wooyoung'ın yanına gitti. Baygın gözleriyle kendisine bakan oğlan kollarını San'ın boynuna doladı. Gülümsedikten sonra bir şey demeden yüzünü boynuna gömdü ve küçük bir öpücük bıraktı.

San sarhoş olan küçüğü dikkatlice arabaya bindirdikten sonra kapısını kapatıp derin bir nefes aldı. Wooyoung ile bu kadar yakınlaşmış olması bile kalbini hızlandırıyordu.

San sonunda kendini şoför koltuğuna attığında ona bakmadan arabayı çalıştırdı. Eğer Wooyoung'a bakarsa onun kızaran yanaklarına ve dolgun dudaklarına kilitlenmekten kendini alıkoyamayacaktı.

San otopark alanından çıkmak için direksiyonu tek eliyle çevirdiğinde Wooyoung başını geriye atarak inledi.

"Ahh efendim"

"Wooyoung, inleme, bir şey yapmıyorum"

"Sadece öylece durmanız bile beni azdırıyor, efendimh"

Wooyoung'ın inildeyerek konuşması küçük San’ı da etkilemeye başlamıştı. San tepki vermeden tekrar yola koyulmak istemişti ki geriye taktığı vitesin üzerindeki eli bileğinin tutulmasıyla birlikte havalandı.

"Efendim, sizin yüzünüzden bu haldeyim. Patron olarak çalışanınızı rahatlatmak zorundasınız"

San daha tam olarak ne olduğunu anlamamıştı ki Wooyoung onun elini kendi şişliğine bastırıp aletini avuçlamasını sağladı.

"Ahh~ daha, daha güçlü, efendim... dokunun bana"

Wooyoung elini onun elinin üzerine koyup kendini okşamasını sağlayarak inliyordu.

MODEL [WOOSAN]Where stories live. Discover now