8. bölüm

33 7 22
                                    

Blitz'in ağzından

Milli ve Moxxie haklıydı. Ondan özür dilemeli ve kendimi affettirmeliydim. Ama korkuyorum. Eğer affedilmezsem ne olucağını bilmiyorum. Şu an benden nefret falan ediyor olmalı.

Ben daha önce böyle bi durumda kalmadım. Ne yapılması gerektiğini bilmiyorum. Bildiğim tek şey ondan özür dilemem gerektiği. Zaten Stolas ne yaparsam yapayım beni seviyor öyle değil mi? Sadece yanında olmak istiyorum.

♡♡⁠♡♡♡♡♡♡♡♡⁠♡♡⁠♡♡♡♡♡♡♡♡⁠♡♡

Eninde sonunda Stolas'a çiçek alıp ondan özür dilemeye karar verdim. Cehennemin dibinde çiçekçi bulmak neredeyse imkansız olduğundan dünyaya gidip bir çiçek dükkanından 'kırmızı açelya' aldım. Eve dönüp üstümü başımı düzelttim. Geriye en zor kısmı kalmıştı. Gidip Stolas'tan özür dilemek...

Arabama binip yola çıktım. Heyecanım saraya yaklaştıkça artıyordu. 'Acaba şu an ne yapıyor' diye düşündüm. Muhtemelen kraliyet işleriyle ilgileniyordur. Bunları düşünürken saraya vardım.

Buraya en son gelişimin üzerinden bir ay geçmişti. Eski halinden farklı görünüyordu. Etraftaki çiçekler kurumuş, solmaya yüz tutmuştu. Havadaki sessizlik beni germeye başladı. Terk edilmiş bir yerde gibi hissettim. Bekle yoksa Stolas gitti mi? Hayır hayır hayır bu olamaz. Neden gitsin ki? Evet neden gitsin ki. Ama etraftaki bu sessizlik tuhaf.

Elimdeki çiçeklerle saraya doğru yaklaştım. Her zaman kapının önünde bekleyen korumalar yoktu. Kapıyı aralayıp içeri girdim. İçerisi karanlıktı ama nerede olduğumu görebiliyordum. Kimse var mı diye kontrol etmek için seslendim.

–HEY KİMSE VAR MI?

Ama cevap gelmedi. Ne Stolas nede hizmetkarlarından yanıt alabildim. Gittikçe daha da ürpertici olan atmosfer yüzünden iyice korkmaya başlamıştım. Ama hedefimden dönmek yok. Stolas'ı aramaya devam ettim.

Uzun koridorlarda yürürken bir ses duydum. Birşey yere düşmüştü. Ne olduğunu öğrenmek için sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Ses Stolas'ı prens olduktan sonra ilk gördüğüm parti mekanından gelmişti. Hızlıca odaya girdim ve etrafımı görebilmek için ışıkları açtım. Karanlık ortama alıştığım için ilk başta gözlerim kamaştı.

Yavaş yavaş ışığa alıştığımda düşen şeyin bir heykel olduğunu gördüm. Nasıl ve nereden düştüğünü bilmiyordum ama düşmesi için bir güç gerekti. Rüzgar esebilecek bir cam olmadığından bu burada biri var demektir. Ne olur ne olmaz silahımı elime alıp heykeli düşüren kişiyi aramaya başladım.

1-2 dakika sonra arkamda duyduğum ses ile arkamı döndüm ve heykeli düşüren kişiyi gördüm. Tanıdığım birisi değildi. Muhtemelen birşeyler çalmak için girmişti saraya. Zaten elimde olan silahı ona doğrulttum.

– Kimsin sen?

– Ne yapıcaksın kim olduğumu?

– Soruma soruyla cevap verme. Söyle bakalım niye burdasın?

– Korumasız bir saraya neden girilir? Birşeyler çalmak için tabiki öyle değil mi? Bana soruyorsun ama sen neden burdasın?

– Prensi arıyorum. Onu gördün mü?

– Hayır görmedim. Sende boşuna arama zaten. Burada senden ve benden başka kimse yok.

Ne demek burda senden ve benden başka kimse yok? Stolas nerede? Sarayı neden terk etti? Off hiçbir şey yolunda gitmiyor.

Adını bile bilmediğim iblis ilerdeki masaların birinin altından çaldığı şeyleri aldı ve sarayın çıkışına gitti. Aslında birşeyler çalması normaldi. Sonuçta cehennemdeyiz. Ama nedense çalmasına izin vermek istemedim. Silahımı ona doğrultup iki el ateş ettim. Cesedi yere düşünce ne çaldığına bakmak için torbasının yanına yaklaştım.

Altın kaplamalı birkaç eşya, kristaller, birkaç kitap... Ve bir fotoğraf çerçevesi... İçinde benim ve Stolas'ın fotoğrafı vardı. Stolas bunları bırakıp gitmiş miydi? Yoksa hala sarayda bir yerlerde miydi?

Nerdesin Stolas? Eğer seni bulamazsam özür dileyemem. Lütfen başına birşey gelmemiş olsun.

♡♡⁠♡♡♡♡♡♡♡♡⁠♡♡⁠♡♡♡♡♡♡♡♡⁠♡♡

O kadar ödevin arasında yeni bölüm yazdım 💪💪 kitap iyi gitmiyor gibi ama yarım bırakamam muhtemelen yeni bölüm haftasonu gelir okuldan dolayı bölüm yazamıyorum neyse sonraki bölümde görüşürüz ♡♡⁠♡

Hearts İn HellWhere stories live. Discover now