1

139 22 31
                                    

"neden yemek yemiyorsun poe?"

Belki dakikalardır onun yemek yemesi için uğraşıyordu yeşil gözlü dedektif. Kendisi de yorulmuştu, sevgilisi de.
Hastaydı ve yatakta aynı bir küçük çocuk gibi inat ediyordu.

"Karnım aç değil."

Araları biraz limoni gibiydi. Peki bunun nedeni neydi? Dün sabah kavga etmişlerdi ve ikisininde neredeyse birbirinden haberi yoktu.

Poe ranpoya bir söz vermişti ama ranpo bunu dile getirdiğinde ise poe, öyle bir şey söylemediğini ısrarla dile getiriyordu. Ranpo ise buna emindi. Belkide sevgilisi fazla yorgundu?

Gece saat üçü gösterdiğinde odadaki saat haber vermişti. Menekşe gözlü yazar, kafasını sevgilisine çevirip yüzünü inceledi ve elini kaldırıp onun yüzüne götürdü.

"Uyu artık ranpo."

"Hayır."

Onun gerçekten uyumasını istiyordu. Sabah önemli bir davası vardı ve kendisi yüzünden geç kalmasını, hatta iş yerinde yorgun düşmesini istemiyordu. sevgilisinin elinden tuttu ve onu kendisine çekti.

"O zaman benimle uyursun, iyi olacağım ranpo söz veriyorum."

İkiside susmuş odadaki saatin tiktak seslerine dalmışlardı. Küçük dedektif sevgilisinin kollarına sarılmış, kafasını onun göğsüne gömmüştü.

"Seni seviyorum sevgilim."

"Bende seni seviyorum poe."

Dakikalar saatleri kovaladı.
Ranpo uyumamak için bir savaş verse de bunu kaybetmişti. Birkaç saat sonra istemsiz bir şekilde gözlerini açtı bunun nedeni neydi? Mutfağın ışığı açıktı ve edgar yanında yoktu. Hasta hasta neden mutfağa gidiyor? Ranpoyu uyandırabilirdi.
Koltukta yavaşça doğruldu ve gergindi. Saate baktığında karanlıkta görünmüyordu ve her zamanki tiktak sesleri duyulmuyordu. Etraf normalinden biraz daha sessiz gibiydi.

"Poe "

Ona seslense de hiçbir ses yoktu. Merakla kalkıp mutfağa ilerledi ve etrafa bakındı Işık şu anda kapalıydı. Neden böyle oluyor...

"Poe"

Balkonda öylece dışarıyı izleyen bir silüet gördüğünde onu hemen tanıdı. Bu saatte poenin balkonda ne işi vardı? Hava soğuktu ve hasta olmasına rağmen ordaydı!
Hızlı adımlarla balkonun kapısını açtı ve hafif dalgalı saçlara göz gezdirdi. Hiç yeni uyanmış gibi durmuyordu.

"Ranpo."

Dedektif kaşlarını hafif çatıp onun yanına geldiğinde elinden tuttu ve içeri götürmek için kendisine çekti.

"Bırak."

İçinde garip bir duygu vardı. Dedektifin eli sevgilisi tarafından geri itilmişti ve sanki onun gözleri... Nefretle ve tiksintiyle bakıyordu.

"Ne oldu?"

"Ayrıldık biz, neden hala evimdesin?"

Ranpo bu sözü idrak edememişti. Ayrılmışlar mıydı? Ne zaman? Ranpo onun dalga geçtiğini düşünerek kıkırdadı.

"Dalga geçmeyi bırak."

"Dalga geçmek? Senin gibi biriyle çıkmak gerçekten şaka gibiydi. Birde dalga mı geçeceğim?"

Duydukları kalbini ağrıtmaya başlamıştı. Niye böyle şeyler oluyor? Kendinden bir anda nefret etmeye başlamıştı ama bunu kesinlikle istemsiz bir şekilde yapıyordu.

"Poe ne oluyor sana, kendine gel!"

"Seninle bir gelecek hayal edemiyorum."

Ranponun gözleri dolmaya başlamıştı. Tüm duygular, olan tüm şeyler istemsiz bir şekilde oluyordu. Sinirle edgarı geriye itti ve bağırmaya başlamıştı. Şu an mantıklı düşünecek durumda değildi.

"APTAL! NE SANIYORSUN KENDİNİ? OYUNCAK MIYIM BEN?"

Yerdeki adam birkaç saniye zümrütlere baktıktan sonra hiç bir şey olmamış gibi gülümsedi ve doğruldu.

"Evimden defol."

Şu an sadece tek bir şey hissediyordu, Vücuduna dolan nefret duygusu. Ondan ne kadar hesap sormak istese de vücudu bunu istemiyordu. Sadece orda öylece kalmış, solgun zümrüt gözlerle öylece zemini izliyordu.

"Gitmiyor musun?"

Kolundan tutulmasıyla gerçekliğe dönen zümrüt gözler, her saniye kolunun  daha fazla acıması.. ranpo aklını kaybedecek gibi hissediyordu. Hiçbir zaman böyle olmamıştı ama şu an asla duygularını kontrol edemiyordu.

Rüyada olmak istiyordu.

Her şeyin bir rüya olmasını istiyordu ama rüyada insanin bu kadar canı acır mıydı? Kalbi ağrıyordu ve poe beklemediği bir şey yapmıştı. Kapıdan çıkartmak yerine mutfak tezgahına itmişti.

Saatin sesleri tekrar duyulmaya başladı.

"Senden nefret ediyorum ranpo. Aslında zeki falan değilsin hayatımda gördüğüm en aptal insan."

Gözlerini açtı

"Sonunda uyandın sevgilim."

Poenin kucağında yatıyordu ve endişeli gözlerle sevgilisi kendisini süzüyordu. Etrafına bakındığında ise yeni yeni güneşin doğduğunu fark etti. Terlemişti ve başı ağrıyordu.

"Ne oldu?"

"Uyurken ağlıyordun ve çok terliyordun. Uyandırmaya çalıştım ama uyanmadın."

Ne yani her şey rüya mıydı? O kadar gerçekti ki ranpo şu an şimdi kalkıp balkona bile bakabilirdi. Kolunu kaldırıp koluna baktığında ise herhangi bir tırnak izi yoktu.

Watching The Stars/RanpoeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin