ışıkların yoğun olduğu bir ortam değildi fakat kısılan gözleri uzun zamandır bu denli acımamıştı. uykusuzluğun üzerinde bıraktığı büyük yük geceye ortak olmasını epeyce etkiliyordu, sarışın hiç olmadığı kadar yorgundu bu gece.
bir süredir konuşan arkadaşını dinler rolü kesiyordu lakin kulağına dahi giremeyen cümleleri hiç işitememişti.
bu denli kirli bir zihinde sağduyusuna kadar tüm düşünme yetilerini kaybettiğini kavrıyordu sadece.
bu gece burada olmayı kendisi istemişti fakat karnını kıpır kıpır ettiren, masadan bağlantısını koparan garip bir his vardı içerisinde.
alkol kokusuyla sarhoş olmuştu adeta.
"birlikteliğinizin gidişatı hoş gözüküyor."
jisung'un sözlerini yenice kavrıyordu, gülerek karşılık verebildi yalnızca.
erkek arkadaşı tek elini beline atmış öylece okşuyordu güzel tenini.
huzuru tattığı şu dakikalarını güzel geçirmeyi düşünüyordu sadece. kendi aralarında dönen konuşmaya dahil olmadı arada bir kendisini aralarına dahil eden hyunjine cevap vermek haricinde suskundu.
sabırsızca bekliyordu odasına gitmek için, güzel bir sürprizi vardı.
"bu haliniz hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim."
hyunjin en başlarda pek ılımlı değildi ikiliye karşı sebebi ise bizzat ortadaydı, aynı cins iki kutbun birbirini çektiği görülecek iş değildi sonuçta.
ikisi de suskundu nadir konuşurlardı yeri gelince sadece dinlemeyi bilirlerdi elbette aralarındaki ilişkiyi dinamiği bambaşkaydı, arkadaşlarına gösterdikleri yüzle yalnız kalınca birbirlerine sergiledikleri davranışlar birbirini tutamazdı.
lanse edilen neyse o kadarını görüyorlardı neticesinde.
"sanırım arkadaşının dinlenmeye ihtiyacı var."
geceyi bitirmek için uğraştığı hareketleri meyvesini veriyordu. jisung'tan duyduğu bu cümle, yaklaşık iki saattir bekliyordu bunu, pek hoşuna gitmişti.
gülerek ayrıldılar fazlaca samimi olmadan.
yol boyu sustu felix yalnızca odaya gitmek için hazırlanıyordu.
merdivenlerden çıkarken çocuksu bir heyecan kapladı içini her zaman yeşermeyi bekleyen fidanın baş vermesinin sevinciydi bu.
erkek arkadaşını odaya çekiştirdi hızlı olması adına, onun bu tavrına güldü minho.
kapısını kitledikten sonra ise midesine vurmuştu gerginliği.
"belki bu sana çocuksu gelebilir fakat," üzerindeki tişörtü sıyırdı hafiften. "bana her zaman benimi sevdiğini söylerdin."
gördüğü küçük detayla zaman aşımına uğramışçasına donmuştu minho, küçük benin yanında en az kendisi kadar minik bir m harfi vardı.
göğsünün altında kendi baş harfi vardı artık.
"sürekli öpüyorsun bu yüzden anı olarak kalsın istedim."
6 yaşında elinde çiçekle sevdiği kişiye açılan bir çocuğun heyecanı akıyordu suratından, o denli kızarmıştı ki yanakları bir tepki bekliyordu fakat minho yalnızca bakmakla yetinmişti bir süre.
yeni çıkmıştı zihnindeki düşüncelerden parmağını sıcak kıvrımlı tende gezdirdi usulca.
"sanat eseriydin şimdiyse imzalandın."