yirmi beş

444 56 60
                                    

mingi binaya girmeden önce ışığın kapalı oluşunu gördüğünden dolayı yanına aldığı anahtarla sessizce açmaya çalışmıştı kapıyı. yunho arkasında duruyordu.

içeri girdi ve "annem uyumuş sanırım." diye fısıldadı, yunho da içeri girerken başını salladı. etrafa bakma ihtiyacı duymuştu nedense.

mingi nedense çok hızlı içmişti birasını. sarhoş değildi ama hafif de olsa keyiflendiğini çok iyi hissediyordu. insanın bedenine alkol girince heyecanlı bir şeyler yaşama isteği de ilk safhada artar. eve dönüş yolunda ise mingi'nin sürekli durmasını, yunho'yu kenara çekerek vücutlarını birleştirip öpmeye kalkışını belki de bu yüzden yunho asla engelleyememişti.

yunho direkt mingi'nin odasına geçerken mingi annesinin odasına doğru kafasını uzattı, cidden uyuyordu. nedense uyumasına inanamamıştı. yanındaki kişi yunho olmasaydı, imkansız da olsa bin bir çırpınışla izin aldığını ve konum atmak, her saatte bir bilgi vermek gibi tüm prosedürleri kabul etse bile, mingi'yi evde sağlam, yaşıyor şekilde görmek için uyumayı geçin, gözünü kırpmazdı bile.

annesini kontrol ettikten sonra mingi de kendi odasına girdi, yunho çoktan onun pijamalarından bir çift alıp giymişti bile. mingi bunu görünce gülmeden edemedi.

"uykun mu geldi?"

"yok, birlikte uyuyacağız diye hızlı davranıyorum."

mingi buna gülerek kendisi de gardırobundan gecelik bir şeyler çıkardı, alkolün verdiği etki de içinde olacak ki yunho orada yokmuşçasına direkt üstünü çıkarıp giyinmeye başladı acele etmeden. herhangi bir amacı yoktu, onunla zaten yakınlardı sonuçta. yunho ise gözlerini hafifçe büyütmüş, sonra ise bir şey demeden telefonuyla uğraşmaya başlamıştı.

sonra ise mingi esnedi, kollarını yukarı kaldırırken beli çok güze gözükmüştü.

ardından ışığı kapattı, birlikte o bir kişilik küçük yatağa girdiler. bu sefer yunho hiçbir tereddüt yaşamadan, rahatça kolunu ona doladı birbirlerine dönük yatarken. mingi kolay ve ağır uyuyan bir tipti, direkt uyku çökmüştü bedenine.

"sormadım hiç yatak yapayım mı diye ama..." diye mırıldandı alaycı bir şekilde.

"istiyordum aslında ya, kalkıp bi' hazırlasana salona."

mingi başını sağa sola salladı.

"izin vermiyorum."

"hm?"

"evet. burada yatacaksın."

"tüh, hiç de istemiyordum gerçi."

mingi buna bir süre güldükten sonra yunho onun yanağından öptü.

"çok uykum var, kaldığımız yerden devam edelim deme sakın."

"aklımı okudun şu an." dedi yunho.

"yok, olmaz."

"hiç mi?" deyip mingi'nin dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı yunho. mingi ise ona baktı uzunca, kafasında onunla saatlerce öpüşmeyi irdeledi.

"yok, gerçekten." dedi sonra ani bir kararla. uykusu ağır basmıştı.

"sen zaten hayvan gibi ağır uyuyorsun, sen uykunda öpsem olur mu?"

"oha ama," dedi mingi ve gülmeye başladı.

"ne ya? sikecek miyiz sanki?"

"ya yunho, öküz herifin tekisin cidden." dedi ve mingi arkasını döndü. yunho onun üstünde duran kolunu daha da sıkılaştırdı ve iyice yaklaştırdı kendisine. onun ensesine öpücükler bırakırken mingi'nin elini kendi elinin üstünde hissetti.

absence, yungi ✓Where stories live. Discover now