Geçmişten

8 3 0
                                    


Saat 00.45

Gece içtiği 3 kupa kahveden dolayı uyuması gereken saatte o odada "bu sevdalar boşuna" şarkısı eşliğinde halay çekiyordu.

Bu gün yılın ilk karı yağmıştı. Tıpkı yeni hayatının ilk günü gibi. Yeni kararlar almış ve asla pes etmeyeceğine dair söz vermişti kendine.

Her ne kadar çok şey kaybetmiş olsam da hala elimde olanları kaybetmemek hatta çok daha iyilerine sahip olabilmek için çabalamalıyım diye düşünmüştü yeni bir başlangıç yaparken. Hayalleri, hedefleri, umutları onun için vazgeçilmezdi. Çok çalışıp bir gün hedeflediği hayata ulaşmak istiyordu. Ama zaman zaman motivasyonu çok düşüyor arkadaşlarıyla görüşüp sosyalleşmek, dışarı çıkmak hatta aile üyelerini bile görmek istemiyordu. Bunda o günün etkisi çok fazlaydı. Abisi tarafından öldürülmeye çalıştı günün...

Saat ikiye geliyordu ki yine her zamanki karamsar haline büründü. Son zamanlarda ruh hali çok değişkendi. Dayanamadığı şeyler vardı, omuzlarında kaldırmakta zorlandığı bir ton yük...

Hava almaya karar verdi. İçeride duramıyordu geceleri. Duvarlar üstüne üstüne gelir o gün gözünün önünden gitmez o sesler kulaklarından çıkmazdı. Bir türlü aşamıyordu bunu ve alışamıyordu da. Kaçmaktan başka bir yol görmüyordu. İçindeki küçük kız onu affetmiyordu o da kendini affedemiyordu. 

Kulaklığını takıp anahtarı da montunun cebine atıp hızla çıktı. Nefes almak istiyordu. Boğazında düğüm düğüm olanlar çözülsün yakmasın canını istiyordu. 

Son ses "set fire to the rain" dinliyordu çocukluğunun geçtiği, ilk sevinçlerini ve acılarını yaşadığı bu sokaklarda kafasının içindeki sesi susturmak istercesine. Ama nafile. Bir türlü o lanet "neden?" sorusuna cevap bulamıyordu.

Bu sokaklarda çok şey yaşamış çok şeye şahit olmuş çok şeyden kaçmıştı.

Çocukluğunu hatırladı pek çocukluk denemezdi gerçi.. 

Onu oyun oynarken görür de kızar diye abisinden kaçışları, onun karşısında kekelemesi, titremesi... Kabullenemiyordu, affedemiyordu kendini o çocuğu bu hale getirdiği için çok acı çekiyordu. Kurtarabilirdi onu kurtarabilmeliydi.

Annesinin saçını taradığını, onu okula götürdüğünü hiç hatırlamıyordu ama babası saçlarını çok severmiş. Annesi öyle demiş. Kır çiçeğim dermiş babası ona çünkü kır çiçeklerini çok severmiş. Bütün sonlar aynıydı sevgi gösterilmeyen, sulanmayan çiçekler için; yapraklar solar kökleri de kururdu. 

Solup gitmesine izin vermişti babası. Yaprakları solmuş bir bir dökülmüştü çiçeğin . Kökleri kurumaya yüz tutmuşken de sulamaya başlamıştı tekrardan. Çiçek çektiği acıyı, döktüğü yaprakları unutup da yeniden hayata tutunacak mıydı..

Annesini onca şeye rağmen her şeyden çok sever ama onun gibi olmaktan çok korkardı tıpkı babası çok sevip onun gibi birine aşık olmaktan korktuğu gibi..

Kafasındaki düşünceleri susturup eve döndüğünde çıkalı bir saat olmuştu ama her zamanki gibi kimse fark etmemişti. Babam olsa fark ederdi diye düşündü beni iyileştiremez ama belki çabalardı dedi kendi kendine. Hızlıca bir duş alıp yatağına girdi. Çalma listesini başlatıp uyudu.

Geçmişten GeleceğeWhere stories live. Discover now