KAÇAMAYIŞ

30K 132 16
                                    

Tüylerimi diken diken yapan o diyaloglar karşısında rahatça oturduğum sandalyede iyice gerilmiştim. Arka tarafımdaki masada oturanların konuştuklarını yaklaşık 15 dakikadır dinliyordum. Ve hiçte iç açıcı değildi.

"Bu arada duydunuz mu? Efes Demirkan'ı bıçaklamışlar. Gündem kayır kayır kaynıyor, babası bugün açıklama yapacakmış." Dedi kız olan ortaya doğru,

"Kim yaptıysa harcarlar onu, Allah rahmet eylesin şimdiden. Belkide öldürmüşlerdir..."

"Bir yandan da hak veriyorum adam sosyopatın teki yani gebermeyi hakediyor."

"Ama hastanede yoğum bakımdaymış hâlâ." Dedi tekrardan kız olan. Maşallah konuya da hakimdi. Ne de olsa herkes o manyağın hastasıydı.

Ben hariç...

Diğer iki arkadaşı bıçaklanmasıyla ilgili yorumlar yaparken aklımdan geçenlere kulak asmak istemiyordum. Yoksa arka masaya dönüp keşke geberseydi demek için kendimi zor tutuyordum.

Bana doğru yaklaşan adamı ayaklarından başlayarak masaya doğru ilerlerken yukarıya doğru süzdüm. Üzerinde siyah deri ceketi, hafif ıslak ve siyah saçları birbirine girmiş vaziyette karşımdaki sandalyeye oturdu.

Evden çıkmadan önce büyük ihtimalle duş almış ve hâlâ kahvaltısını yapmamıştı. Belki yatakta hatununu bile boş bırakıp yanıma gelmişti.

Kim bilir...

"Çok beklettim mi?" Diye sorduğunda gözleriyle etrafta garson arıyordu.

"Evet. 15 dakikadır seni bekliyorum." Önce önümdeki yarısı öylece duran tatlıya baktı ardından gözleriyle beni süzdü.

"Ne güzel işte tatlı falan yemişsin, ben daha kahvaltı bile yapmadım." Doğru tahmin etmiştim.

"Sabah altıda kalkıp koşu yapmaya zamanın var da, oturup şöyle yarım saat düzgün bir kahvaltı yapmaya vaktin yok mu?" Derin bir nefes aldı.

"Yine tersinden kalkmışsın." Ters ters bakmayı sürdürürken devam etti. "Ne yaptın sabah sabah birşey mi kullandın? Göz altların mosmor, dudakların çatlamış, gözlerin kanlamış. Noldu?"

Sinirle ellerimi cebinden çıkarıp masanın üzerinde ona doğru eğildim.

"Daha ne olabilir ki?! Peşimde Efes Demirkan'ın adamları var, İstanbul'un her yerinde beni arıyorlar. İşten atıldım, hayatımda yapacağım en son şeyi yapmayı planlıyorum. Ardımda bıraktığım bilmem kaç tane ceset! Herşey tek bir delile bakar. Sen gelmiş bana noldu diyorsun!"

Kısık sesle gözlerine bakarak tüm öfkemi kusarken geriye çekilip tekrar eski pozisyonuma döndüm. Bana hak veriyordu...

"Tamam birşey demedim, sakin ol. Bununda üstesinden geleceğiz." Keskin, elini kaldırarak arka tarafımda olduğunu bildiğim garsonu yanına çağırdığında kendine kahvaltı söyledi. Ardından arkasına yaslanıp deniz manzarasını izlemeye başladı.

Onun aksine ona bakarken aklımdaki soruları cevaplamaya çalışıyordum fakat beceremiyordum.

Hiçbir yanıtı yoktu soruların...

"Haber var mı?" Diye sormadan önce garson elinde tepsiyle kahvaltıları birer birer masa yerleştirip usulca ayrıldı yanımızdan.

"Var..." Diye mırıldanan Keskin önündeki menemene ekmeğini batırıp ağzına attıktan sonra çaydan bir yudum alıp bana döndü.

"Hastanede yatıyor şerefsiz." Bu adam benimle taşşak mı geçiyor?!

"Sen ciddi misin?" Ağzına götürdüğü çatalla öylece durup bana boş boş bakarken masanın üzerindeki telefonumu yüzüme fırlatmamak için kendimi zor tutuyordum. Sanki ben hastanede yattığını bilmiyordum!

KURALSIZ +18 Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz