1.Bölüm

90 2 14
                                    

Kendim neyin içinde olduğumu bilemiyorum. Kendimi bulamıyorum belkide bu hayat bana ne verdi? Yada ne verecek? Gerçi ben daha bir şey yapmamışken ne verebilir ki?

Yorgun hissediyorum, bitkin kendi hislerim bunlar. Kendim ile yüzleşmekten korkuyorum bilmiyorum, kendimi bulamıyorum belki bulmak istemiyorum, kendimden kaçıyorum bir şekilde olmuyor. Bazı şeyler ve kendimi bulamamak beni yoruyor! kimim ben? bunu kendime soruyorum yada soruyolar ve ben cevap bulmak için kendime soruyorum ve bulamıyorum, bakıp göremiyorum.

Hep bir baskı ile büyüdüm kavga ve gürültüde, annem ve babam bunları gözümün önünde yaşamaktan çekinmez benide dahil ederlerdi, hayatımın en zor dönemleri onlarla olduğum zamanlardı.

Ama yine de onları seviyordum, yirmi yaşındaydım aynı evde yaşıyorduk ama hala aynılardı ve ben onları kabullenmiştim, bir şekilde. zaten kabullenmeme gibi bir seçeneğim yoktu onlar annem ve babamdı sonuçta alışırdı her insan zaten bu sorun çoğu ailede vardı, ama ben buna şiddet ile karşıydım bu sadece çocukların pisikolejisini bozmaktan ileriye gidemiyordu. Her neyse ben Hukuk öğrencisiyim ve ikinci sınıfım bu bölümü kazanmak için tabiri caizse bir taraflarımı yırtarak kazanmıştım bu bölümü, aynı zamanda da bir yazardım ama uzun süredir yazmıyordum basılı üç kitabım var hepsinde ayrı emeğim var aslında emekten çok o kitaplarda kendim varım kendi duygularım, acılarım, sevinçlerim, her şeyim...

Tüm bunları tavana bakarak aklımdan geçirirken gözümden bir damla yaş aktı, acılarım baskın geldi...

Kalbimdeki acıyı bastıramaz duruma geliyordum. Her geçen gün dinmesi gereken acı misli ile artıyordu katlanılmaz bir hal alıyordu, ama şöyle bir bakınca annemde babamda unutmuş gibiydi veyahut acıları hafiflemişti.

Ben düşüncelerim ile boğuşurken birden kapım hızla açıldı ve içeri yiğenim Erdinç tüm endamı ile giriş yaptı.

Erdinç şehit olan abimin oğluydu yengem ile beraber bizimle yaşıyorlardı ve Erdinç yengemin karşı çıkmalarına rağmen harp akademisi'nde okuyordu babası gibi asker olacaktı, en çok ben ve babam arkasında durmuştuk anneme ve yengeme kalsa asla gidemezdi. Erdinç söz dinleyen bir çocuk olmamıştı ve aramızdaki yaş farkı yüzünden mükemmel hala yiğen ilişkimiz olamıyordu.

Erdinç ile bakışırken kaşları çatıldı ve bana hızla yaklaşıp, "Hala iyi misin ağladın mı sen? " Dedi o bana böyle yapınca ağlama isteğim artıyordu, kendimi sıkıp yatakta doğruldum ve gülümsedim, güzel abime benzeyen çehresine bir süre baktım ve konuşmaya başladım.

"Hayır yakışıklım sadece gece pek uyuyamadım gözlerim kızarmıştır o yüzden, senin iznin bugün mü bitiyor? " Onun izninin bitmesinden nefret ediyordum zor eğitimler alıyordu galiba, bundan bize çok bahsetmezdi özellikle yengeme ama pek tabi biliyorduk hepimiz.

Bana hafif bir tebessüm sundu abime o kadar benziyordu ki bu benzerlik için Allah'a binlerce kez teşekkür edebilirdim. "Evet hala biliyorsun bizim pek kolay değil, öyle uzun süreli izinlerimiz yok ama bir dahaki izin çok gecikmez bence. "

"Umarım... Hadi sen aşağıya in bende geliyorum şöyle son kahvaltımızı bir güzel yapalım. "

Bana kocaman gülümsedi ve yanağımdan öpüp, "Bekliyoruz seni prenses hazretleri. " Sinir ile mutluluk arası sırıtıp " Erdinç! " Söylenmemin ardından büyük bir kahkaha bırakıp hızla odamdan ayrıldı.

... ❤️‍🩹...

Üstüme krem rengi ve kahverengi çizgileri olan bir kazak, altıma beyaz bol paçalı kumaş pantolon ve kahverengi bir kaban ile mükemmel bir kombin yapmıştım. Okula giderken yüzüme makyaj yapmazdım o ağrılık ile uğraşmayı pek sevmezdim.

YANSIYAN GERÇEKLER Where stories live. Discover now