10.

303 51 62
                                    

guys
instagram bölümüne oy vermeyecekseniz o bolum neden var???????
sonucta o bolum icin de emek harciyorum lutfen boyle yapmayin ya

keyfili okumalar :)




jeongin

bugün dördüncü ve son gündü. üç gün boyunca uzun süre test çözmüştük, açıkçası ben çok ders çalışan bir insan olmadığım için bir süre sonra bunalıyordum. sessiz ortam, odadaki tek sesin nefes alış veriş sesleri olması beni huzursuz ediyor ve nefes almamı zorlaştırıyordu. sürekli izin isteyerek lavaboya gidiyordum ve bu sınıftaki herkesin de sinirini bozuyordu.

minho bir anda bana kin gütmeye başlamıştı sanırım? zeki olduğum için beni azarlayışından sonra hiç konuşmamıştık, bir kaç kez hyunjine bakarken onunla da bakışlarımız kesişmişti ve son derece sinirli duruyordu bana bakarken.
hyunjinle de iletişim kurmamıştım bu süre içinde.

son gündü, yine bir oda içerisinde herkes test çözüyordu ve ben yine bunalmıştım. chanyeol hocanın yanına giderek izin istedim çıkmak için.
kaşlarını çatarak bana baktı ve kafasıyla çıkmamı işaret etti. peşimden geldiğini yukarı çıktığımda anlamıştım.

"jeongin"

"efendim?"

"neden sürekli kaçıyorsun? kamp için geldik bıraya başını kaldırmadan test çözmen gerek"

haklıydı ama yapamıyordum işte.

"bunalıyorum ve nefes alamıyorum. daha önce hiç bu kadar ders çalışmamıştım."

dışarı doğru bir nefes vererek konuştu. "iyi git, bir saat sonra biticek zaten. son gün olduğu için saati azalttık rahatlayın biraz diye."

eğilerek teşekkür ettim ve gülümsedim. otelin dışına çıkarak biraz nefes almıştım. karşıda hemen sahil olduğundan oraya doğru yürüdüm biraz. taşların yanına geldiğimde denizin taşlara çarpma sesini dinleyerek kapattım gözlerimi.

"akşamları deniz daha sıcak oluyor, girmek ister miydin?"

hyunjin

sesini duyar duymaz yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşmuştu. onunla iletişim kuruyor olmak bile tuhaf geliyordu.

arkamı dönerek yüzüne baktım.
"yüzme bilmiyorum, ölmek için girerdim en fazla"

"ne demek yüzme bilmiyorum?" dedi şaşkınca. hyunjin gerçekten bazı konularda fazla cahildi. bunu kötü anlamda söylemedim ama öyleydi işte. zengindi çünkü. zorluk ne bilmezdi, benim gibi insanların varlığı bile şaşırmasına yeterdi onun. kötülüğü sadece okuldaki zorbalardan ibaret sanırdı.

"küçükken bir kaç kez denize gitmiştim ama yüzmeyi öğrenecek kadar zaman geçirmedim suda"

"ahh anladım. çok basit aslında. öğreteyim, şu an bile öğretebilirim" dedi gülerek.

yine gülüyordu.

gülüşünü daha fazla görmeye ihtiyacım vardı. benim yanımdayken gülümsüyor oluşu kalbimi karıncalandırıyordu, sanki bana özelmiş gibi. çünkü normalde fazla gülmezdi.

"yüzme bilmediğim için suya girmeye dahi korkuyorum ama. onu ne yapacağız?" dedim aynı şekilde gülümseyerek.

"yanında ben varken boğulmana asla izin vermem, güvenmiyor musun bana?" dedi muzipçe. dalgaya alıyordu biraz.

"tuzak soru mu bu?" dedim gülerek. hiçbir şey söylemese de gülümserdim gerçi. şu an ki muhabbet belki de hiç komik değildi ama konuştuğum kişi hyunjindi. anlıyor musunuz?

Prince of the school  | hyunin Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang