1 bölüm ne oldu

79 5 3
                                    

Annemin her günkü işlerini yapardım, ancak artık sıkılmıştım. Keşke hayata farklı bir şeyler olsaydı. Her zaman işe gitti, annemin işlerini yap, akşam evde kedi ve abinle uğraş; çok sıkıcı bir hayat. Bunları düşünürken bir araba ile çarpıştık. Tek hatırladığı şey mavi gökyüzüydü. Sonrasında hiçbir şey hatırlamıyordu. Uyandığında başı ağrıyordu ve fazlasıyla hafif hissediyordu. Etrafa bakındı, hastane odası değildi, sanki genç bir ergenin odası gibiydi. Hastanede böyle bir oda olur mu? Ayakları kalktı, kaçırıldı mı diye düşündü. Kapıya gitti, açıktı. Kaçırılsan kapı kilitli olurdu, hem kim kaçırsın ki onu? Merdiven gördü ve aşağı indi, hiç ses yoktu. Nasıl bir yerdi bu? Yavaşça indin, önündeki mutfağa doğru ilerledin. Buzdolabının üstünde bir not buldu: "Üzgünüm canım, işim çıktı, gitmem gerek. Kendine dikkat. - Sera." Sera kimdi diye düşünürken başına şiddetli bir ağrı girdi.

Birkaç görüntü ve sesle donakaldı. "Akira Kurano" kimdi? Gördüğü tek şey, tanımadığım kadının gülümsemesiydi. Sonrasında bir şey hatırlamıyordu. Tek bildiği, bu kadının annesi ve eski bir kahraman olduguydu. Kahraman mı, annesi mi? Yanındaki sarışın ve mavi gözlü kaslı adamı hatırlayınca, burasının izlediği bir animenin dünyası olduğunu hatırladı. Ama nasıl buraya geldiğini anlamıyordu.

Telefonun sesiyle uyanarak düşüncelerden sıyrıldı. Hızlıca odasına çıkıp telefonu aldı.

A: Alo.

S: Alo, uyandın mı canım? Ben Sera teyze. Yeni okul kıyafetlerini almayı unutma.

A: Tamam.

S: Hala geldiğin ülkenin dilini mi konuşuyorsun? Türkçeyi bu kadar sevdiğini bilmiyordum

A: Anladım, Sera teyze.

S: Seni seviyorum. Şu anda devriyedeyim, sonra konuşuruz.

A: Ben de.

Telefonu kapattığında Türkçe mi konuşuyordu? Okul kıyafetini mi alması gerekiyordu sadece? Onu Türkçe konuşmadığına göre sanki Japonca konuşuyordu, ama bir şekilde anlıyordu, ama konuşamıyordu. Anlıyorsa neden konuşamıyordu? Telefonu gözden geçirdi, Sera teyze konum atmıştı. Okul formasını alacağı yerin konumu vardı, en azından telefon şifresizdi. Hazırlanmak için dolabı açtı, siyah dar bir kotun üstüne beyaz bir sweat giydi. Aşağı doğru yürüdü ve çantasını buldu, içine baktı. Birkaç kart ve yüklü miktarda para vardı. Evin anahtarını aldı ve çıkarak konumun olduğu yere gitmeye başladı.

Yolda etrafına bakarak yürüyordu, yolları unutmamak için çevresindeki insanlara bakındıkça sanki animenin içinde olduğuna daha çok inanıyordu. Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra, söyleyeceği kelimeleri ezberleyerek kapıyı açtı. Hemen bu dili öğrenmeliydi.

A: Merhaba, ben okul üniforması alacaktım.

Dükkan sahibi: Ah, evet genç bayan, ölçülerini alabilir miyim?

Şanslıydı, telefondan Sera teyzesinin ona gönderdiği telefonu gösterdi ve arkaya geçti. Bu sırada etrafına bakındı, çok sayıda okul forması vardı. Bu kadar fazla okul forması mı vardı, gerçekten diye düşündü.

Dükkan sahibi: İşte genç kız.

A: Teşekkür ederim.

Dükkan sahibi: Borcun 4700 yen.

Cüzdanından parayı çıkarıp kadına uzattı. Dükkanı terk edip etrafa baktı, hemen yakınında bir dükkan ilgisini çekti. Ama henüz yeni yeni konuşmaya başladığı için geldiği yöne döndü.

Ev doğru gittiği yere gitti. Eve ne yiyeceğini düşünerek markete girdi. Yemek reyonlarına girdi, et ürünlerinden uzak durma kararı aldı. Japonların yedikleri şeyleri düşünerek sadece 2 adet onigiri ve 2 paket ramen aldı. İçecek reyona gitti, kendisine tanıdık gelen içeceği ararken bir yabancı eli hissetti. Elini çekti ve kasaya döndü. Yüzü farklı bir hale gelmiş olmalıydı, son 2 içeceği aldığını gördü. Kasaya gidip aldıklarını ödedi ve çıktı. Yolda yürürken...

Katsuki: Hey!

Arkasını döndü, hayran olduğu Katsuki Bakugou'yu gördü. Hiçbir şey söylemedi, sadece önünde durdu.

Katsuki: Hafızanı mı kaybettin, aptal surat?

Anladığı bir şey yoktu, başına hafif bir ağrı girdi ve onunla ilgili bir çocukluk anısı geldi.

A: A-aa, özür dilerim.

Başka kelime bilmediği için arkasını döndü ve yürümeye devam etti.

Katsuki: Beni görmezden mi geliyorsun, özgünlüksüz?

Yürümeye devam etti. Söylediklerini anlamak ve konuşamamak çok zordu. Neden böyle oldu diye düşünüp durdu. Katsuki'nin elini tuttu, ona döndü. Sana bakıyordu, hatta diğer elinden patlama çıkarıyordu. Tırsan da hızla önüne dönüp koştun. Söylediklerini anlamayacaktı zaten.

Ara sıra sadece sana bakan bir Bakugou ile koştun. Eve yaklaştığında hızlıca kapıyı açtın ve içeri girdin. Kendine küfür ediyordun, neden onunla karşılaştın? Bu iki gün içinde Japonca konuşmayı öğrenmen lazım, bu yüzden odana gittin. Hızlıca üstünü değiştirdin ve bilgisayardan Japonca öğrenmeye başladın. Zorlansan da sanki bu beden biliyormuş gibi hızla öğreniyordun. İki saat boyunca uğraştıktan sonra, fazlasıyla öğrenmiştin, ama hepsini öğrenmek zorundaydın. Karını guruldadı ve aşağı inmeye ve aldıklarını yemeye karar verdi. Sıcak suyu açtı ve kaynamasını bekledi. Bu sırada buzdolabının dolu olduğunu gördü. Yiyebileceği şeyler vardı. Aklına Bakugou geldi, özgünlüksüz müydü? Kahramanlar dolu olduğu evrende ana karakter gibi miydi? Bu düşünceleri bir sonraya bıraktı ve rahatlamaya karar verdin

mha farklı bedene geçişWhere stories live. Discover now