Running From The Grave.

5 0 0
                                    

Ay ışığı karanlığı aydınlatıp sık ormanın arasından süzülürken sessiz ormanda hızlı ayak sesleri duyuluyordu. Ellerinde silahlar ve büyük spor çantaları taşıyan bir grup ormanın içinden geçerken en arkadan gelen sarışın kız diğerlerinden daha gergin görünüyordu.

Valeria henüz on beş yaşındaydı, önünde ilerleyen ve oldukça kararlı görünen ailesi ise avlanmaktan bahsedip duruyordu.

Uzun dişleri, pençeleri hatta parlayan gözleri olan doğaüstü şeyleri avlamak.

Hepsi bir gümüş kurşuna bakıyordu sonuçta değil mi?

Tıpkı soyadları gibi, bir gümüş fırtınası hepsinin canını almaya yeterdi.

Gerçi, bütün gerçek avcılar bilirdi ki onları asıl öldüren şey gümüş değildi, gümüş fazla hafifti, kolay yön değiştiriyordu ama eğer isabet ettirebilirsen ve bedenlerinde kalırsa onları yavaş yavaş zehirleyip öldürürdü. Şayet kalamazsa da, Silverstorm ailesinin çözümü basitti;

Kurtboğan.

Valeria sadece bu yaratıklardan korkmuyor aynı zamanda... Neden avladıklarını anlamıyordu. Annesi ona her zaman onların insanları öldürdüklerini, kaosa, dehşete yol açtıklarını söylese de Valeria öyle düşünmüyordu. Annesine hiç avladıkları ile oturup konuşmayı deneyip denemediklerini soramayacak kadar korkuyordu sadece.

Ağabeyi Sam usulca annesine yaklaştı. Valeria onların ne konuştuğunu dinlemeyi unutmuştu.

"Anne, ya aramızdan birisi yani bir avcı kurtlara yardım etmeye karar verirse? Biz de onların sürüsüne kabul edilebilir miyiz?" Tıpkı Valeria gibi sarı lakin çok daha uzun saçları olan Nicole Silverstorm kaşlarını kaldırdı oğluna bakarken. Neyin peşinde olduğunu, amacını anlamaya çalışır gibi.

"Eski bir efsane sadece o. Eğer ısırılırsak onurumuzla kendimiz ölürüz, ısırılmazsak onlardan biri olmadığımız için bağlanamayız."

Sam ağzını açacak gibi olduysa da annesi başını çevirip önüne döndü. Bugünlük bu kadar soru yeterdi anlaşılan.

Valeria derin bir nefes aldı devam ederken. Adımlarını sıklaştırıp annesine biraz daha yaklaştığında aklında dönüp duran soruyu sormakta bir yanlış görmüyordu.

En azından şimdilik.

"Ne arıyoruz demiştin? Hala neden ormanı dolaşıp durduğumuzu anlamıyorum."

Silverstorm ailesinde eğitim çok erken başlardı. On yaşına girdiğin anda tıpkı bir avcı gibi eğitim görür, bir avcı gibi davranılırdın. Bu yüzden belki de annesi ve babası onları aniden uyandırıp ormana gideceklerini söylediklerinde sebebini sormadıklarından gergindi Valeria.

"Bu gece bir alfayı izleyeceğiz, eğer şanslıysak benim güzel kızım... Onu avlayabilir bile. Belki ilk atışı sen yaparsın diye düşünüyordum?" Nicole'ün neredeyse muzır, parlayan mavi gözleri kızının gerginlik ve korku dolu mavilerini bulduğunda dudakları hafifçe kıvrıldı.

Ormanın diğer tarafında ise farklı ayak sesleri vardı. Valeria ile aşağı yukarı aynı yaşta olan üç genç adam ellerinde fenerler ile yürürken biraz daha arkada yürüyen çocuk gergince etrafına bakındı.

Böyle durumlarda en hızlı korkan o olurdu ve bundan nefret ediyordu. Arkadaşları Brandon ve Michael gece aniden onu uyandırıp ormanda garip sesler duyduklarını, gidip bakmanın ne kadar eğlenceli olacağını söyleyip onu ormana sürüklemişlerdi.

Chris arkadaşlık ilişkilerini mi yoksa eğlence anlayışını mı gözden geçirmeliydi bilmiyordu.

"Hadi ama Chris, gözünde büyütüyorsun."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 10 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Blood In The WaterWhere stories live. Discover now