4.0-Mutlu Yaşamak-

1.7K 144 78
                                    

Ormandaki Avcı'nın kırkıncı bölümüne hoşgeldiniz umarım beğenirsiniz bol bol yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar dilerim 💫

"Sana inanamıyorum Veronica!" dedi Gloria gülerek. Bende güldüm ve omzuma atılmış battaniyeyi düzelttim. Şuan kendimi huzurlu hissediyordum.

Ben, Gloria, Salver ve Matthew mağaranın arka tarafında oturmuş ortamızdaki ateşin ışığında sohbet ediyorduk. Diğer herkes uyukluyordu.

Hafif bir rüzgar estiğinde üzerimdeki battaniye omzumdan düştü. Salver hemen battaniyeyi omzuma tekrar örtüp kolumu okşamaya devam etti. Başımı onun omzuna yaslamıştım.

Matthew, Gloria geldiğinden beri elini bırakmıyordu. Gloria arada bir Matthew'e sarılarak özlem gideriyordu. Sağ kolu fena bir şekilde kırılmıştı. Saraydan kaçarken iki asker onu yakalamıştı. Onların elinden kaçmıştı. Koşarken uzun bir bayırdan yuvarlandığını ve kolunun kırıldığını söylemişti. Amber hemen tedavi etmişti. Matthew'i ilk defa bu kadar mutlu görüyordum. Normalde bizimle konuşurken arada derin düşüncelere dalardı. Ama şimdi o kadar mutluydu ki bir kere bile surat asmamıştı.

"Şaka gibi." dedi Matthew. "Hala geldiğine inanamıyorum." Gloria buruk bir şekilde gülümsedi. "Bende burada olduğuma inanamıyorum. Çok kötü bir yer orası Matthew." Matthew Gloria'nın yanağını okşadı. En çok da bu ikilinin kavuşmasını çok istemiştim. İkisi de birbirini hak ediyordu.

"Bir daha bu kollarımın arasından gidemezsin Gloria."
"Gitmeyeceğim." diyerek elini Matthew'in koluna koydu Gloria."Burası benim evimken nasıl gidebilirim ki buradan?" Matthew yüzünü Gloria'nın yüzüne yaklaştırınca Salver yüzünü buruşturarak bana döndü. "Yemin ederim kusacağım." diye mırıldandı. Kıkırdadım. Elimden tutup ayağa kalktı.

"Hadi gidelim Veronica. Yoksa kusacağım." Bende ayağa kalktım. Üzerimdeki battaniyeyi kütüğün üzerine bıraktım. Matthew ve Gloria halinden memnunken Salver ile yanlarından uzaklaştık.

El ele mağaranın etrafında yürümeye başladık.
"Biraz yürüyüş yapalım mı? Güneş doğana kadar." Salver başını salladı.
"Sen istersin de ben yapmaz mıyım?" Güldüm. "Yaa şapşal." Hiç geciktirmeden cevabını verdi.

"Sensin şapşal." Koluna girip ağaçların arasında yürümeye başladık. Gloria ve Matthew ile sohbet ederken kendimizi kaybetmiştik. Zamanın nasıl geçtiğinden haberimiz olmamıştı. Daha güneş doğmamıştı ama az kalmıştı. Hafif bir rüzgar esiyordu.

"Üşüyeceksin." dedi bana sokulurken.
"Soğuk değil." dedim ama donuyordum. Ciddi anlamda donuyordum. Üzerimde sadece beyaz bir elbise vardı. Elbisenin yarısı zaten tüldendi. Bu elbiseyi sarayda giymiştim. İkimizde de günler öncesinden kalan kıyafetlerle duruyorduk. Artık duş almam gerekiyordu.

Hafif kızarmış gökyüzüne baktım. Çok güzel gözüküyordu.
"Salver," dedim ona dönerken. "Efendim güzelim?" Güzelim deme ama. Ben eriyorum prensim.

"Dans edelim mi?" Gülümseyerek bana baktı. "İstemessen anlarım sonuçta müzik falan yok."
"Dans etmeyi biliyor musun sen?" Başımı iki yana salladım.

"Bardayken güzel dans etmiştin ama." Kaşlarımı çattım. "Biz seninle dans mı etmiştik?" Sarhoşken yaptığımı düşündüğüm rezilliklerin arasında dans etmek yoktu. En azından çok rezil birşey değildi bu.
"Evet. Hatta romantik anımızı bir adam bozdu ve sen onun kafasında şişe patlattın." Damarlarımda ne kadar kan varsa hepsi şuan beynime istila ediyordu. Biraz fazla mı abartmıştım?

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin