1.8

92 26 65
                                    

"Demek Demir sensin ha? Numaranı buldum dostum. Ben kim miyim? Dur dur söyleyeceğim. Ben senin dört senedir görmezden geldiğin kızın yüksek mertebeli polis abisiyim."

Numarasını bulmuştu. Zaten gayet doğaldı. Bu detayı unutmuştuk. Zübeyir polisti. Ayrıca Saire'nin numarasını nasıl bulduysa Demir'in numarasını da kolayca bulabilirdi.

Zübeyir hoparlörü açtı.

"Bak abicim seni tanımıyorum. Hangi kızdan bahsediyorsun? Selin mi, Yağmur mu, yoksa Nil mi?"

"Oha!" Dedi Zehra. O kadar kız mı vardı?! Halbuki iki dakika önce uyarmıştık. Zehra resmen yıkılmış gibi görünüyordu. Ona öyle bakınca içim parçalandı. Demir'e bir yumruk atmak için neler vermezdim.

"Lan sen ne biçim konuşuyorsun?! Ağzını topla yoksa toplatmasını bilirim ulan! Şerefsize bak ya! Kaç kızı birden işletiyor!"

Herkes şok olmuş bir ifade ile telefonu dinlerken telefon bir anda el değiştirdi. Demir'den ağır bir küfür duyduğumuz zaman daha yumuşak bir ses bizi meraktan kurtardı. Artık Demir'in sesi gelmiyordu.

"Beyefendi, kusura bakmayın. Ancak o Demir denen adam hainlikten ve dolandırıcılıktan tutuklandı. Kendisi pisliğin teki. En son size neler söylediğini rapor etmek için karakola gelir misiniz?"

"Siz kimsiniz? Ben polis memuruyum. Adım Zübeyir Kaya. Bana isminizi söyleyin."

"Amirim!" Diye gürledi adam. "Benim Egemen Akgün, sizi tanıyorum. Karşı semtin karakolunda görev yapıyorsunuz. Sizinle böyle tanışmak istemezdim ama yine de sizin gibi birisi ile konuşmak büyük bir lütuf."

Donmuş şekilde telefonu dinliyorduk. Demir tutuklanmıştı. Telefondaki kişi Zübeyir'i tanıyan bir memurdu. Zehra ise ağlıyordu.

"Sizi tanıyorum Egemen Bey. Siz geçen sene mart ayında baskın adresini karıştırıp komşunun evini basan memursunuz. Ahh sizi unutmak ne mümkün? Her neyse yarım saat içinde kardeşim ile karakola geliyoruz. Sizin semttekinde buluşmak üzere. O pisliğe asla acımayın. Sorgusunu bizzat ben yapacağım!"

"Emredersiniz!"

Telefon kapandığında Zehra ağlıyordu. Seneleri boşa gitmişti. Bütün zamanı yok olmuştu. Sadece zamanı değil o süre zarfında kurduğu bütün hayaller, geleceğe karşı yaptığı planların hepsi suya düşmüştü. Ne kadar ağlasa da haklıydı.

Saire ona sıkıca sarıldığında Zehra tüm yükünü ona verdi. "Böyle olmaması gerekiyordu. O bunu yapmış olamaz. Beni seviyordu." Diye ağlamaya devam etti. İçime bir burukluk çöktüğünü hissettim. Zübeyir'de çok üzgündü. Talha Zehra'nın yanına gidip sırtını sıvazladı.

"Zehra'm güzel kardeşim benim. Sana söz veriyorum ben buradayken bir daha senin kalbini kimse kırmayacak. Söz tamam mı?"

"Abi bak ben onu sevmeyi bir yıl önce bıraktım. Artık sadece omuzumda bir yük gibiydi. Beni üzen şey bu denli şeref yoksunu birini nasıl kendime yakıştırdım?! Çocuk o kadar kızın içerisinde kim olduğumu bile bilmiyormuş. Onu unutmak istiyordum ama böyle değil."

"Anlıyorum güzelim anlıyorum. Bak gel seninle ifade verelim. Sonra abi kardeş uzun bir vakit geçiririz. Tamam mı?"

"Peki abi."

"Söz veriyorum hapislerde çürümesi için her şeyi yapacağım."

Zehra üzerini giyip abisi ile beraber dışarı çıktı. Bizde Saire ile birlikte biraz rahatlamak için alışveriş yapmaya çıktık. Kandil alışverişi yapmamız gerekiyordu.

"Bak şu seccadeyi sana hediye alıyorum. Aaa bak bu eşarp da çok güzelmiş. Kankaa şu tesbihi de alsam mı? Ayy şala bak! Aa mini rahle buldumm. Kankaaa kur'anda alıyorum. Pembe mi bordo mu?"

Sadece Onu Aramak (Tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora