162 17 7
                                    

Okulun son teneffüsünde kendimi toplayıp, biraz da Jisung'un gazıyla sevdiğim kızın sınıfına gittim. Adını bile bilmiyordum, Seungmin'e de sormamıştım. Ne diyecektim bilmiyorum.

Kızlar sınıftan çıkarken gözlerim o kızı aradı. Sonunda yanına iki kız ile sınıftan çıktı.

"A-afedersiniz"

"Evet?"

"Şey, seninle bir şey konuşabilir miyim?"

Diğer kızlara göz devirip onlardan biraz uzaklaştık.

"Eee, ne diceksin? Eğer bana aşk meşk ile geldiysen git lütfen. Midem bulanıyor artık aşktan"

"Ama-"

"Iyy gerçekten mi? Kaç kişi geldi böyle senin gibi. Hiçbirini ama hiçbirini kabul etmedim. Gerçekten benim tipim değilsiniz"

"Ah, anladım"

"Defol git nolur"

"Özür dileri-"

"Sus be lanet olsun"

Kız yanımdan koşar gibi gidince kalbim kırılmıştı ama umursamadım.
(Az sonra Seungmin'in omzunda ağlayacağım ama çaktırmayın)

"Channie??"

Arkamı dönmeden tanıdım sesin sahibini.

"Jisung-"

"Neden ağladın?"

"Reddedilmekten beter oldum az önce-"

"Yaa"

Jisung'a hayatım boyunca böyle sarılmamıştım. En çok o ağlayıp sarılırdı bana şimdi ben. Of küçücük kız nasıl ağlattı beni.

"Gel lavaboya gidelim"

"Tamam"

"Channie?"

Başka bir ses geldi arkamızdan ve o sesin sahibini de tanımıştım.

"Minnie-"

"Ah bebeğim noldu??"

"Reddetti Minnie-"

"İddiayı kazandın Minnie-"

Jisung'un ağzına vurmuştu. Güldürdü beni.

"Sırası mı şimdi??"

"Minnie-"

Bana sarılıp beni teselli ettiler teneffüs boyunca. İyi ki varlar.

"Tesekkür ederim çocuklar"

"Yaa önemli degil Channiee"

Yanaklarımı sıkıp tekrar sarıldılar bana. Çok mu seviyorum sizi acaba?

"Sizi seviyorum-"

"Ben de seni seviyorum"

Bunu çok vurgulayarak söylemişti. Sanki başka bir şey ima etmek istiyor gibiydi. Arkadaşlıktan başka bir şeydi sanki... Neyse.

"Boşver Channie elini sallasan ellisi"

"Ah Jisung, umrumda değil ki"

"O yüzden mi gözlerin kıpkırmızı?"

"Yaa sus Jisung üzme onuu"

Tekrar yanaklarımı sıkıp sarıldı bana. Seungmin, ne yapmaya çalısıyorsun?

"Minnie"

"Söyle Channie"

"Tesekkür ederim Minnie"

"Yaaa kıyamam ben sana. Bulucam o kızı yolucam saçını başını"

"Yaa çok tatlısınn"

Ben de yanaklarını sıktım.

"Yaa yapma yanaklarım sarkıcak"

İkimizde gülmüştük. Seungmin bana ilaç gibi gelmişti. Eminim o kızı bugün unutacaktım. Hepsi Seungmin sayesinde olurdu. Tamam tamam, Jisung da var.

***

Sonunda bana bugün dar gelen okuldan Seungmin'in evine gidiyorduk. Hâlâ beni teselli etmeye çalışıyordu. O kızın beni hak etmediğini, benim daha iyilerine layık olduğumu falan dedi. Sanırım haklıydı. Ama koyuyor yani bu durum. Her kim olursa biraz kafaya takmaz mıydı benim gibi? Aman boşver diyen insanlardandım ama ne bileyim, koymuştu bu.

"Bebeğim hâlâ onu mu düşünüyosun?"

"Ha? Yoo"

"Emin misin Channie?"

Hayır, hayır emin değilim seungmin. Bana yardım et. Çıkar beni şu moodumdan. Lütfen Minnie. Yalvarırım.

"Eminim Minnie"

"Ah, evde ağlıcaksın dimi??"

Evet, Seungmin. Binlerce kez evet. Ağlarım. Buna da ağlarım ama yarın geçecek. Yarın geçecek. Umarım. Lütfen Tanrım.

Sonunda evin önündeydik. Seungmin kilidi açmaya çalışıyordu ve ben de o sıra kendimle savaşıyordum. Eve girmeden ağlamayacaktım. Ama gözümden bir yaş firar etmişti bile. Bir iki damla derken ağlıyordum resmen.

"Channie??"

"Seungmin-"

Boynumdan sarıldı bana. Ben de ince belinden.

"Channie"

"Seungmin içeri girelim önce"

Boynumdan ayrılıp birlikte eve girdik. Evden içeri girip kapıyı kapatana kadar kendimi tutmuştum. Kapı kapanınca kendimi tutamadım.

"Channie oturalım-"

"Tamam-"

Burnumu çeke çeke koltuğa oturdum. Seungmin de yanıma oturdu ve tekrar sarıldık. Bir süre öyle kaldık sonra da uykum geldiği için uzanmıştım o sırada da Seungmin yanımda yoktu. Ben de koltukta uzandım. Bir süre kara kara düşündükten sonra uykuya daldım.

Sonra dudaklarımda baskınlık hissettiğimde uyanmıştım ama gözlerimi açmadım. Dudağımdaki baskı yok olunca bir parmak dudağımda geziniyordu. Rüya mı görüyordum? Yoksa Seungmin...?

"Ah"

Ben ses çıkarınca dudağımdaki parmak da yok oldu. Yanımdan koşar adım uzaklaşan adım seslerini duydum. Koltukta doğruldum Seungmin'i aradı gözlerim. Odasına kaçmıştı tabi. Neyse.

Kalkmak istemedim ve tekrar uzandım. Gözlerimi tekrar kapatıp Seungmin'in tekrar yanıma gelmesini bekledim. Birkaç dakika sonra geldi ve yanıma çömeldi. Sıcaklığını hissedebiliyordum. Rüya değilmiş yani. Yanımda bir şeyler mırıldandı ama çoğunu duymadım.

"Senin üzüldüğünü görmek çok kötü Channie. O kız ne bok yiyorsa yesin Channie. Üzülme bebeğim"

Alt dudağımda parmağını hissettim. Okşuyordu.

"Ah, bu dudakların o kıza aşkım mı diyecekti Channie? Bu dudaklarınla onu mu öpecekti? Neden o? Neden ben değilim? Neden mutlu olmayı değil de, üzülmeyi seçiyorsun? Neden bebeğim?"

Seungmin...ne demem lazım bilmiyorum. Bu dediklerin, ah. Bilmiyorum Seungmin. Bilmiyorum. Lanet olsun.

"Seni seviyorum, ama arkadaş olarak değil. Bunu sen uyurken söyleyebiliyorum. Bana istemeden de olsa kötü şeyler söylemenden korkuyorum. Ah, keşke senin kadar cesaretli olsaydım. Beni reddetsen bile, sana olan sevgim bitmeyecek. Bana küfür etsen bile, bana vursan bile, bana yapabileceğin her şeyi yapsan bile. Seni seviyorum. Seni seveceğim ve eğer beni kabul etmesen bile kimseyi sevmeyeceğim senden başka. Belki sen bunu duymuyorsun ama, ben kendime söz verdim. Tutacağım"

Sanırım ağlıyordu. Yanımdan yavaşça kalktı ve sanırım lavaboya girip kapıyı kapattı. Kilitleme sesini de duyar gibi olmuştum.

Neden uyuyor numarası yaptım ki? Belki korkardı da benden kacardı tüm gün. Dediği gibi, cesaretli değildi. Kaçardı benden.

Bu düşüncelerden kurtulup bir şekilde uykuya dalmıştım. Belki Seungmin tekrar gelmiştir yanıma, hissetmedim.

slave || chanminWhere stories live. Discover now