♧⁷

140 32 61
                                    

Oy sınırı 23 :D




●●●●●●●●●●●●●●




Jisung okul bahçesindeki bankta derin derin düşünürken etrafta kimsenin olmadığının farkına varır. Yine bir şeyler olacağını düşünür ve gözlerini eliyle kapatıp üçe kadar sayar.

"1,2,3!"

Gözlerini açtığında farklı bir galaksideydi. Buraya nasıl 3 saniye içinde geldiğini anlamayan jisung değişik sesler duyuyordu. Kapalı alandaydı aslında. Duyduğu sesler gittikçe artıyordu ve yaklaşıyor gibiydi.

Jisung ne olduğunu anlamadığından biraz daha beklemişti. Ve koşarak ona gelen değişik yaratığı fark etmesiyle aniden önüne çıkan her yere koşmaya başladı.

Burası bir nevi kapalı alan olduğundan olsa gerek çok bayıcı bir ortamdı. Havasız bir ortamdı yani. Jisung uzun bir koşuşun ardından bir oda bulmuştu.

Odaya dalarak ön kısmı kapalı bir masanın altına saklanmıştı ve bekliyordu öylece. Ses uzaklaşmıştı, git gide azalıyordu.

Sonrasında odanın içinden ayak sesleri gelmeye başlamıştı. Jisung çok korkuyordu, gözlerini fal taşı gibi açmıştı.

Ayak sesleri gittikce yaklaşıyordu jisunga. Ayak sesleri tam masanın yakınlarında son bulmuştu. Kalbinin sesi odanın içinde yankılanacak kadar sesliydi.

Jisung gözlerini sımsıkı kapatmıştı ve sadece ses var mı diye dinliyordu.

"!"

Jisung korkusundan kafasını masaya sertçe vurmuştu.

"Ah!"

Gözlerini açtığında karşısında Minho duruyordu.

"Ne oldu çok mu korktun"

"Sensin değil mi senin oyunun bu senin yüzünden oldu bunlar"

"Ne olmuş ki? Gayet sakin harika bir ortam."

"Pislik, beni geri götür dünyaya."

"Ama bak ne dedik argo kelime yok çok ayıp."

"Ayıp yatakta olur şeytancık şimdi beni geri götür."

"O zaman ayıplanırız biz de. Ne dersin?"

Minho sırıtıyordu. Keyif alıyordu adeta.

"İmkansız derim. Beni geri götür."

"Bana bak aptal çocuk, bir daha emir kipi ile konuşursan seni dışarı çıkartır yem ederim canavarlara. Ayağını denk al."

Jisung bunun düşüncesiyle hemen yumuşak bir tavıra geçmişti.

"Beni geri götürmeyecek misin?"

"Götüreceğim, ama dünyaya değil evime."

"Ne ben evine falan gelmek istemiyorum"

"Kimse fikrini sormadı. Bir savaşcı olmayı öğreteceğim sana."

Jisung bunlara karşı sessiz kalmıştı ve sadece olacakları bekliyordu. Yine çokça soru geliyordu aklına. Onu bir büyü çıkarmamış mıydı? Evi nasıl olabilirdi?

Daha sonra düşünmeliydi bunları çünkü sanırım gideceklerdi. Fakat neresi olduğundan haberi yoktu.

"Hazır mısın çocuk."

"Evet"

Minho jisungu masanın altından çıkartıp eliyle omzuna dokunduktan sonra uyarmıştı jisungu.

"Gözlerini kapat ve yumruğunu sık."

Jisung hiç sorgulamadan gözlerini kapatıp yumruğunu sıkmıştı.

"Tamam aç gözünü ve ellerini."

Bu geldiği yer biraz şeydi...

Fazla büyük ve gerici. Mekanın içinde olur olmadık sesler dönüyordu. Fazlasıyla kafa tırmalayıcıydı.

"Kötü ruhların evi mi olur ya?"

"Zaten sizin dünyanıza uyarladım. Burası bir ev falan değil. Ne olduğunu sorma, ihtiyacın yok."

"Peki, buraya niye geldik?"

"Hmm bilmem. Canım istediği için geldik. Belki de bir maceradır ha? Ne dersin."

Adeta dalga geçiyordu jisungla.

"Keşke o ritüeli okumasaydım..."

"Niye? Keyfinize engel mi olduk. Şikayet duymayacağım bir daha."

"KEŞKE o ritüeli okumasaydım."

"Son kez söylüyorum savaşcı, şikayet duymak istemiyorum. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."

"KEŞKE O RİTÜELİ OKUMASAYDIM DA KARŞIMA ÇIKMASAYDIN."

Bunu demesiyle jisung bilincini kaybedip yere yığılmıştı.

●●●●●●●●●●●●●●●●●

Jisung gözlerini açtığında yine farklı bir yerdeydi. Bir kapı vardı açıktı. Oradan bir takım konuşma sesleri geliyordu.

"Ne demek ceset getiremiyorsun. Sen böyle aylaklık yapasın diye korumuyoruz seni ahmak!"

"Efendim nolur bu son olaca-"

"Kes sesini! Nasıl acıyabilirsin o insanlara? Bizim bölgemizde acıma duygusuna yer yok!"

"Ama efendim henüz çok genç onlar."

"Sana genç olup olmadıklarını sormadım aptal!"

"Lütfen beni bağışlayın efendim. Kıymayın canıma."

"Eeeh! Yeter bu kadar. Şimdi hakettiğin cezayı alma vaktin geldi."

"YAPMAYIN EFENDİM NE OLU-"

İçeriden büyük bir kesik sesi duyuldu. Jisung dayanamayıp kapıdan bakmıştı. Ardından yerde parçalara ayrılmış bir genç. Onun önünde ise maskeli bir adam vardı.

Parçalara ayrılan gencin suratı kısmi gözüküyordu tanınmayacak haldeydi. Jisung bir şey görmüştü. Bir tutam sarı bir saç dökülmüştü gencin çenesine doğru.

Sonrasında yerdeki gencin gözünden bir damla yaş süzüldü. Jisungun bunu görmesiyle adeta bir şok geçirmişti. Jisung gence bakarken maskeli adam birden jisunga dönüp bakmıştı ve bir şeyler bağırdı.

"Her ihanetin bedeli!"

Bunu duyduktan sonra jisung tekrar bilincini kaybetmişti ve yere yığılmıştı.








●●●●●●●●●●●●●●●●●

Malesef kısa yazdım aklıma gelmedi çünkü.
Bu bölümü de minsung_hersey_
için yazdım gibi gibi.
Görüşürüz savaş ordum.



Savaşcı | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin