Bir Yağmur Damlası, Bin Kalp Yarası

27 6 0
                                    

"Her an bana yük olan bu sevgin, şimdi göklerdeki senin yanına gelmek istiyor

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

"Her an bana yük olan bu sevgin, şimdi göklerdeki senin yanına gelmek istiyor. Bir melek gibi gidiyorsun ancak arkanda bıraktığın ben sadece ağlıyorum. Yine yeniden her şeye rağmen başka bir evrende benimle ol Kim Sunoo"

Heeseung'dan

Yağmur delicesine yağıp bana resmen bu yaşananların gerçekliğini soğuk bir şekilde gösteriyordu. Ben, arkadaşlarım, yani arkadaşlarımız, ailen ve benim ailem mezarının başındaki taze toprağına ağlıyoruz Kim Sunoo...

Hava -daha da kararabilecekmiş gibi- kararırırken yağmur üzerimize yağmaya devam ediyor.

"Hadi ama Heeseung, daha güçlü olmalısın" arkamdan sarılıp beni ayağa kaldırmaya çalışan Jay'in sesi kulağıma kesik kesik geliyordu. Söylesene Jay o son nefesini kucağımda verirken nasıl güçlü kalabilirdim?

Sadece ağlıyordum, ne yapabilirim ki?

"Evet Heeseung, Jay haklı. Hem biz yanındayız değil mi?" Jake konuştu ardından diğerleri de ona katıldı. Hepsinin yanakları ağlamaktan ıslanmış ve gözleri gözyaşlarıyla doluyken bana bunları diyorlardı. Onlara ağlamaktan şişmiş ve yanan buna rağmen bir saniye bile durmadan gözyaşı akıtan gözlerimle baktım.

"Evet hem Sunoo hep senin iyi olmanı ve her şeye rağmen gülmeni isterdi. Sunoo burada olsaydı san-"

"AMA O BURADA DEĞİL JUNGWON!!" istemeden çıkan yüksek sesimle artık sesli bir şekilde ağlayarak geri sevgilimin mezarının yanına oturdum.

"Keşke burada olsaydı da bana kızsaydı." Bitkin bir tonda söylemiştim bunu. Keşke Kim Sunoo.. keşke burada olsaydın da bana kızsaydın. O güzel sesini yine duysaydım.

Saat iyice ilerlemişti, herkes tek tek eve gidiyordu "Heeseung oğlum, sen de eve git istersen. Biliyorum bu hepimiz için oldukça kötü bir olaydı ama dinlenmelisin" Sunoo'nun babası yanıma gelip konuştu artık ağlamaktan incelmiş sesiyle. Kafamı salladım ona karşı, asla terk etmek istemiyordum bu mezarı ama gidiyordum işte.

Sunoo'nun ölümünden 1 hafta sonra / Yeniden başlayan okul ve asla yeniden başlamayacak olan bir aşk

Yatağımda uzanmış öylece tavana bakıyordum. Sunoo hayatımdan öylece gittikten sonra yaptığım tek şey de buydu zaten. Eğer o gün beni görmeye gelmeseydi ölmeyecekti belki de. İstemsizce benim yüzümden olduğunu düşünüyordum. Ve bu düşünce bile boğulmam için yeterli oluyordu.

Birkaç dakika sonra annemin odaya girmesiyle kapıya doğru bakışlarımı çevirdim. "Hadi oğlum kalk, okula geç kalacaksın yoksa." Omuz silktim uzanırken gözüktüğünden bile şüphe ederken.

"Gitmek istemiyorum anne"

"Ama gitmelisin Hee"

Yanıma geldi yavaşça ve yatağıma oturdu. "Senin için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum bebeğim ama artık toparlanmalısın. Eminim Sunoo yukarıda en güzel yıldız olarak seni hep izliyor ve hep yanında" elini saçımın arasına daldırıp yavaş ve nazik bir şekilde okşamaya başladı. İstemsizce gözlerimi kapattım, annemin yanında huzurluydum tıpkı Sunoo'nun yanında olduğu gibi.

Gözyaşlarım yine serbest kalırken annem bunu anladığı için bana sarıldı "Ona olan sevgin ve aşkın için güçlü olmalısın Heeseung, çünkü güçlü olmamak ona vereceğin en kötü şeydir"

Sarılırken kafamı aşağı yukarı salladım "Yine de bugün gitmesem olmaz mı?"

"Sorun değil, dinlen ve iyice düşün. Sende biliyorsun ki Sunoo seni her zaman sevecek, burada olmasa bile"

"Hmhm" kısık sesimle onayladım annemi ve oda bana son kez sıkıca sarılıp yanağımdan öptü ve odadan ayrıldı. Bense geri yatağıma uzandım. Beni öylece bırakıp gittiğinden beri toparlanmaya güç bulamıyordum. O anı, yüzümdeki Sunoo'ya ait olan o kanı asla unutamıyordum.

Ne kadar sürdüğünü bile bilmediğim uzanışımdan sonra yatağımdan kalktım ve banyoya gittim, soğuk bir duş iyi gelebilirdi. Kısa sürede çıktığım duştan sonra biraz yiyecek bir şeyler bulmak adına aşağıya indim. Annem çoktan işe gitmişti ve mutfakta yemem için bir şeyler bırakmıştı. Uzun bir zamandan sonra boğazımdan -zorlanarak da olsa- bir şeyler geçmişti. Saate baktığımda çoktan öğleyi geçmişti ve geri odama çıkmak için merdivenlere adımladım. Çok geçmeden yükselen yağmur sesiyle içgüdüsel olarak balkona çıktım. Yağmur sık bir şekilde yağıyorken yüzüme gelen birkaç damla suyla gözlerimi kırpıştırdım. Yere oturdum ve öylece dışarıyı izledim, gökyüzünde yağmurdan etkilenmeyen tek bir yıldız vardı. Öğle vakti yıldızın gözükmesini sorgularken o, sadece parlıyordu. Tıpkı Sunoo gibi.

Onu her zaman sorgulardım ve nedenini bilmediğim bir şekilde onu sevmezdim. Ama o beni hep sevdi ve bana hep bir güneş gibi parlak ve sıcak yaklaştı. Ben onu gerçekten tanıyıp aşık olunca da hayat mı desem tanrı mı bilemiyorum ama onu benden aldı. Benim en parlak ışığımı aldılar ve beni bu dondurucu karanlıkta yalnız bıraktılar.

Son kez parlayan yıldıza baktım ve gözlerimi kapatarak ayağa kalktım "Tanrı'm neden onu benden aldın ki? Neden mutlu olmamıza izin vermedin?!.."

Sustum ve artık sesli olan ağlamamın arasından güçsüzleşen sesimle konuştum "Neden bir kere olsun duamı kabul etmedin?"

-Haruto

__________________________________________

Ağlamaktan bölümü yazmakta zorlandım biraz, boğazım yutkunurken acımaya başladı. Sanırım yazdığım karakterle fazla bağ kuruyorum

Bölümü biraz kısa tuttum ama umarım Hee'nin duygularını anlatabilmişimdir. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere♡♡

Rain To Be // HeesunDonde viven las historias. Descúbrelo ahora