5 ◇ Portakal çiçeğim

83 16 65
                                    

Keyifli Okumalar
Oy vermeyi unutmayınızzz

***

Jeongguk 7, Taehyung 9 yaşında

"Aisshh cidden! Jeongguk'un ağzına düşeceğime ölürüm daha iyi," diye soluklanarak yere atmıştı kendisini Hoseok.

Yoongi ile oynadıkları basket maçını kazanan tabii ki de Yoongi olmuştu. Ufak bir umutla kazanmayı amaçladığı maçta yine kaybedince genç oğlanın asabı hayli bozulmuş, buna eş olarak da terli ve yorgun hissetmeye başlamıştı. Yine de şahit olduklarına karşı sessiz kalamadı. Jeongguk hemen karşısındaydı ve bir sülük gibi Namjoon'a yapışmış, onunla uğraşıp duruyordu. Daha doğrusu onu çileden çıkarmaya çalışıyordu.

Taehyung ise Hoseok'un konuşması üzerine, kucağında uzanan Jimin'in saçlarını okşamaya ara verip başını kaldırarak bir süredir uzaktan gelen sesini dinlediği tavşan çocuğa bakmıştı.

Ufacık boyuyla Namjoon'un peşinde koşturuyor, genç oğlanın önündeki arkadaşlarıyla sohbet etmesini aldırmadan "Nemmjuuuunnnn," diye bağırarak onu kızdırıyordu. Taehyung, onun bu baş belası haline karşılık sevimli bir şekilde kıkırdarken yanlarında, tek kolunu başının altına almış bir halde uzanan Seokjin de meraklanıp karşısındaki manzaraya bakarak seslice gülmüştü.

"F şubesindeki kızın davranışlarını gördü değil mi?"

Hoseok, çıplak üst bedenine çantasından çıkardığı kolsuz tişörtünü geçirip küçük havlusuyla ıslak saçlarını kurulamaya başlarken başını salladı.

"Sınav esnasında Namjoon o kıza yardımcı olmuş sonra kız da ondan etkilenip hyunga yapışmış. 'Nemjun' diyerek peşinde dolanıp duruyordu. Hyung da bir türlü onu başından def edemedi. Tıpkı bu hallerine şahit olduktan sonra Jeongguk'u def edememesi gibi. Sülük resmen ya,"

"Hyung ya, sülük deyip durmayın Jeongguk'a," diyerek araya girdi Taehyung ve Hoseok ona bakıp kışkırtıcı bir tavırla omzuna vurdu.

"En çok da sana sülük zaten,"

"Hyung!"

Taehyung kaşlarını çattığında genç oğlan, peki peki der gibi gülerek başını sallamıştı. Tam o sıra kucağında uzanan Jimin çekinceli bir hâl ile doğrulup abilerinin dikkatini üzerine çekmişti. Taehyung, onun huzursuz davranışlarını fark ettiği gibi bakışlarını minicik suratına çevirdi.

"Bir sorun mu var Jiminshi?"

"Hyugie... şey... dışarı çıktık diye annem yine kızmaz değil mi?"

"Hey hey... neden korkuyorsun? Seokjin hyung annenle konuştu. Sana kızmayacak,"

"Ama önceden kızmıştı?"

Jimin'in dudakları bükülüp sesi titreyince Seokjin de hemen uzandığı yerden doğrulup ona bakmıştı. İçlerinde en duygusal, en merhametli olanları oydu. İnsanları severdi, çocukları ise daha çok severdi. Yufka yürekli tabiri tam da onun kalıbına uygundu. Bu belki de ailesinden kaynaklıydı. Seokjin, evin tek erkek çocuğu olmasıyla birlikte en küçük olanıydı. Haliyle şımartılan ve pamuklara sarılıp sarmalanan taraftı. Diğerine nazaran kırılgan ruhu bazı zamanlar onları zorlasa da çocukların hepsi onun az biraz evhamlı ve olgun karakterini benimsemişti.

"Bana bak bakalım," diyerek Taehyung'un bacakları arasında kalan küçük bedene yaklaştı. "Sana önceki sefer kızdı çünkü seni habersiz bir şekilde siteden dışarı çıkarıp yakalanmıştık ama şimdi kızmaz, bize güveniyor ve ondan izin aldık. Korkma tamam mı?" Jimin başını sallarken Seokjin, küçük çocuğun yüzüne doğru eğilip onu sıcacık bakışlarına eş, nazikçe öpmüştü.

Laboratory Rat Where stories live. Discover now