4.( Dört Dakika Kırk Altı saniye )

36 7 50
                                    











Arakdaşlar ben geldim... :)

Unutmadım bugünü merak etmeyin...

Keyifli okumalar dilerim :)

Bol bol yorum ve oylarınızı bekliyorum...

Şarkılar :

Mary jane ~Tövbe
Göksel ipekçi~ Ben gibi


Alzaymır hastalığı ölümden önce ölümdür ve bundan korkuyorum.

                                      ~ joey Comeau ~



Hatırlamak bir yaşamaktır, hatırlayamamak bir intihar...

Duymak istiyorum kalbimdeki acıyı bi kere duymak istiyorum. Yüzlerce değil... Kazandığım şeyler ile sevinmek istiyorum, kaybettiklerim ile yüzleşmek istiyorum...

Ben yaşamak istiyorum, ölmek değil...

Eve geldiğimde annem mutfaktaydı onun yanına geçmiş "sultanım" yanağından kocaman öpmüş elindeki börek unuyla bana kocaman sarılmıştı.

"neden geç kaldınız Ahu hanım" ne yaptın der gibi kafa sallamış "bir arkadaşımla eve kadar yürüdük" bana ters bir bakış atmış "yorulmadınız uzak okulunuz" agzımı kapatarak gülmüş "yürümeyi çok seven bir arkadaşım" demiş ve mutfaktan kaçıp yukarıya odama çıkmıştım.

Kendimi yatağıma bırakmış ve saçlarımla oynamaya başlamıştım. Sonra kalkıp üzerimi degiştirmiş ve pencerenin önünde dışarıya bakıyordum.

Hemen yanımdaki telefonu elime almış ve bir şarkı açmıştım. Hareketli bir şarkıydı, tam da dans edecek keyifteydim. Camın önünden kalkmış odanın tam ortasına gelmiştim.

"bu şehirde bulamazsın seven biri, seni ben gibi, ben gibi, ben gibi... " hem şarkıyı söylüyor, hemde dans ediyordum. Saçlarımıda açmış odanın içinde bir o tarafa bir bu tarafa gidiyordum.

Sakarlıkta kaç numarayım bilmiyorum ama kesin başlardayımdır. Ayağımı masaya vurmuş ayağımı elim ile tutmaya çalışırken yere düşmüş ve popomu yere başımı yatağa vurmuştum. Bravo Ahu yani düşmenin de bir sanatı vardır bence ki bu sanatın sanatçısı ben olabilirim...

Hızla kalkmış ve hem ayağım, hem popom, hemde başım ağrıyarak aşağı inmişti babam gelmek üzereydi...

İlk önce mutfağa geçmiş annem börekleri fırından alıyordu, sonra kapı çalmış kapıya koşmuştum küçük bir çocuk gibi. Kapıyı açtığımda babam elinde çiçek ile birlikte gelmişti. Ne kaçırmıştım ben...

Annem mutfaktan çıkmış bize doğru geliyordu, gülümseyerek salına salına tam babamın karşısında durmuş babam "çiçekler sizin sultanım" annem gülmüş çiçekleri almak yerine babama kocaman sarılmıştı. "unutmadın mı?"

Ben neyi unutmuştum,neyi hatırlamıyordum ben...

"evlilik yıl dönümümüz, kaç yıl oldu" bana bakmışlar babam "sen kaç yaşındasın? Cimcime" ona bakmış "on yedi babişim" beni süzmüş " yedi yaşındaymış sultanım on yıl olmuş demeki senin ile bu hayat yolculuğuna çıkamamızın üzerinden tam on yıl geçmiş oluyor"

Onlara gülmüştüm demek yirmi yıl olmuştu ben onlar evlendikten üç  sene sonra doğmuşum, bulunduğum evde yaşadığımız anılarımızla dolu olan evde tam yirmi yıl geçirmişlerdi demek.

Yemek masasını hep beraber hazırlamış babamla biz atışıyorduk annemde yapmayın yemeğinizi yiyin diyip bizi uyarıyordu. "anne sanki kendisi yedi yaşında" babam gülmüş "yedi yaşında olduğunu kabul ediyorsun yani" başımı evet anlamında sallamıştım.

Geçmişten Uzak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin