Hafızasını kaybetmiş bir halde baş düşmanının evinde esir olarak uyanan Meira, geçmişte işlediği affedilemez bir günâhın bedelini ödüyor olduğunu öğrenir.
Meira uyandığında ona söylediği ilk sözü "Biz düşmanız" olan adamın, bir zamanlar gözlerinin...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bölüm Yirmi Altı
Nāḥāš ⚕
Almanya, Hamburg
Lacivert bir lise üniformasında, elinde kamera, arada kadrajı kendine çeviriyor ve gülümsüyor Meira. Arkasında siyah bir yılan, kıvrılarak genç kızın adımlarını takip ediyor sinsice.
"Bugün özel bir gün," diyor Meira, cıvıl cıvıl ilkbahar renklerini gösteriyor kameraya. "Görüyor musun baba? Her şey yolunda."
Okulun bahçesinde, yeşilliğin arasında ve gün ışığından kaçınmak için bir ağacın gölgesinde, iki genç.Kamber, "Şşş Meira!" diye sesleniyor ona, kendinden kısa bir çocuğun yanında dikiliyor."Meira, güzel görünüyorsun."
Meira kamerayı ikisine doğrultuyor. Kısa olanı sarışın bir çocuk. Yüzünde o memnuniyetsiz ve kibirli ifadesiyle genç kıza bakıyor.Ludwig Stahlberg, General Lennart Stahlberg'ün öz ve tek oğlu.
"Çocuklar, ne yapıyorsunuz bu güneşte?" diyor Meira, güneş yüzünden gözlerini kısıyor. Yılan baldırından kıvrılarak yukarıya doğru süzülüyor sessizce.
"Seni bekliyorduk."Kamber birkaç adımda Meira'ya yaklaşıyor ve kolunu omzuna atıyor."Neden sürekli her şeyi videoya alıyorsun?"
"Hiçbir şeyi unutmamak için," diyor Meira.
"Unutmamak için demek," diye tekrarlıyor Kamber de.
Ludwig bakışlarında bir küçümsemeyle Meira'yı izliyor. Her zamanki gibi küçük ve şımarık bir çocuğu.Meira, Kamber'e doğru, "Bana soğuk bir içecek alır mısın?" diye rica ediyor.
"Hemen."
Az sonra Ludwig ve Meira yalnız kalıyor. Sarı kafalı çocuğa, "Neden surat asıyorsun?" diyor.
Yılan ince belini dolanıyor, dilini çıkartarak tıslıyor, cennete sızacak ve doğru anın bu olduğunu biliyor. Zayıf bir irade günahkarlığın ilk tohumunu eker; kin, nefret, intikam ve hırs köklerini bu verimli tez can toprakta besler ve ahlaki çürümenin son meyvesi olarak deliliği hasat eder. Yılan da bunu biliyor, süzülerek felaketin doğuşuna tırmanıyor.
Ludwig ise kollarını göğsünde birleştirmiş. "Bu akşam toplantı var. Anlamıyorum. O toplantıda ben olmalıydım. Beni götürmeliydiler. Sen sonradan geldin aramıza ama şimdi her şey senden ibaret!" Meira kamerayı kapatmıyor, kadraj sarsıntılı, Ludwig'in kumaş pantolonu seçilebiliyor ve cızırtılı, mekanik bir ses, "Seni yalnızca kullandıklarını biliyorsun değil mi?" diyor.