6 ◇ Evcilik oyunu

84 22 53
                                    

Keyifli Okumalar
Oy vermeyi unutmayınızzz

***

Jeongguk 8, Taehyung 10 yaşında

"Taehyungie,"

Sesini alçak tutarak seslendi küçük çocuk ve yakınında oturan bedeni hafifçe dürttü. Ailelerinin yüksek sesli sohbetleri arasında alçak tondaki bu ses kaybolmuş olsa da koluna yapılan temasla yorgun kaplan bakışlar küçük olanın üzerine odaklandı. Jeongguk, çok sevdiği gözlerin kendi gözleriyle birleştiğini görünce minik kalbinin göğsü altında çok daha coşkulu çarptığını hissetti çünkü kaplan çocuk göz kamaştıracak kadar güzeldi. Esmer teni solgunken bile güzeldi. Gözlerini açık tutmakta zorlanırken ve canlı nefesleri şimdi kesik kesik dudakları arasından sıyrılırken dünyadaki en güzel şeye bakar gibi bakıyordu iri gözlerini açarak. Sonra çıkık ön dişlerini alt dudağına geçirip ufacık gamzelerini ortaya çıkardı ve iyice kaydı ona doğru.

"Sitenin dışındaki parka gitmeliyiz," dediğinde Taehyung'un zorca açık tuttuğu gözleri açılıp kapanmıştı. Gerçekten de hiç hali yoktu. Solukları dahi normalinden daha yavaştı.

"Şimdi... gidemeyiz... biliyorsun..." ağzından çıkan sözcükler kısık bir tondaydı ve zar zor konuşuyordu. Jeongguk buna rağmen vazgeçmedi.

"Gidebiliriz. Hava alırsın hem," yavaşça başını iki yana salladı kaplan çocuk.

"Hyunglar bizi bekliyor. Sensiz gidemem. Orada da dinlenebilirsin, sana güzelce bakabiliriz. Seni sırtımda taşırım, ne istiyorsan yaparım," Jeongguk'un heyecanlı çıkan sesine karşılık Taehyung iç geçirmişti.

"Annem... o... izin vermez,"

"Ben onları ikna ederim. Sen istersin ama değil mi?"

Her ne kadar hali olmasa da Jeongguk'un isteğini asla geri çeviremez, hevesini kıramazdı. Bu sebeple güç de olsa gülümseyip ufak ufak başını sallamıştı. Küçük çocuk bu kabullenişe o kadar sevinmişti ki hızlıca kaplan oğlanın yüzüne doğru eğilip dudaklarını yanağına bastırmıştı. Sonra da vakit kaybetmemek için hızlıca ailelerinin yanına koştu.

İzin alması elbette kolay olmayacaktı. Babası Taehyung'u daha yeni getirmişti. Dolayısıyla hastaneden de yeni dönmüştü ve epey yıpranmıştı ama Jeongguk, ısrarcı ve tuttuğunu koparan karakterine ek sevimliliğiyle büyüklerini ikna etmeyi başardı.

Taehyung'u bugün o parka götürmek zorundaydı!

Paytak adımlarıyla koşmuştu kaplan çocuğun odasına ve dolabını açarak kıyafetlerini karıştırmaya başlamıştı. Sonra arkalarda kalan kırmızı hırka dikkatini çekti. Ayak parmaklarının ucunda yükselip zorca uzanarak almıştı o örme hırkayı.

Taehyung'a kırmızı her zaman çok yakışırdı. Bunu düşürerek elindeki kıyafet parçasını burnuna yaklaştırıp mis kokusunu içine çekti. Zaten tüm dolabı da aynı kokuyordu. Çamaşır deterjanı uçup gitmiş, her birine onun kokusu işlemişti sanki. Aşağıya inip Taehyung'un yanına varana kadar da koklayıp durmuştu minicik elleri arasında tuttuğu hırkayı.

"Onu... annemi... nasıl ikna... ettin?" diye sordu Taehyung, Jeongguk'un hırkasını koklayıp durmasını aldırmadan. Küçük çocuğun kokuları çok sevdiğini biliyordu.

En çok da kendi kokusunu...

"İzin vermezlerse nefesimi tutacağımı söyledim,"

"Ne?"

Jeongguk, içine derin bir nefes çekip yanaklarında kocaman iki büyük şişlik oluşturacak şekilde nefesini tuttu. Ufak dudakları nokta halini alarak öne doğru büzüşmüş; badem gözleri irice açılırken, siyah irinleri pasparlak bir hal almıştı. Taehyung bu görüntüyü başta sevimli bulsa bile Jeongguk'un nefes almadığına şahit olmak yüreğine korku tohumları serpiştirmiş, bitik bedenine rağmen uzanıp yanaklarına ellerini yerleştirerek hafif bir baskı uygulamıştı.

Laboratory Rat Where stories live. Discover now