6.

43 4 1
                                    

Medyadaki şarkı son sahneye ithafen olsun.

Kapak tasarımı, kuzenim Nisanur Koç'un eseridir. Kendisine teşekkür ederim. ♥️

Keyifli okumalar...

İnsan kaç kere üzülür? kaç kere kırılır, kaç keşkeleri olur. kaç kere ağlar mesela. Ya da kaç pişmanlığı olur. Kaç hayal kırıklıklarına sığdırır gülüşünü. Kaç kere döktüğü gözyaşına saklar kederini. Ya da kaç kere dökemediği gözyaşlarında kaybeder içindekileri. Konuşmak istediklerini kaç kere yutar. Kaç kere susar ki insan kabullenmişliklere. Kaç iç çeker insan geçmişine. Kaç gece uykuları kaçar mesela. Kaç kere düşünmekten uyuyamaz ya da. Kaç kere ifade edemez kendini. İnsan kaç kere anlaşılır ki zaten. Kaç kişi anlar seni. Kaç kere durup soluklanmak ister. Kaç kere 'tamam oldu' dediğinde bir yokuş daha çıkar önüne. Kaç kez önüne koyulan prangalara çarpar insan. Ya da kaç kere mutlu olur insan. Kaç kere şükreder mesela. Kaç özlem sığdırır küçücük yüreğine. Kaç kez hatıralarında kaybolur. Kaç kez yüzleşir kaçtığı gerçeklerle. Aslında bir kelebeğin ömründen az olan ömrüne bilmeden neler sığdırır meğerse. 

" Ödevler anlaşıldı mı çocuklar?"

" Anlaşıldı öğretmenim."

Ve dersim bitmişti. 2 gündür aktif bir şekilde ders işliyorduk. Türkçede kitaplarından önce benim okuduğum daha sonrasında teker teker zorlamadan öğrencilerime okuttuğum bir ders olmuştu. Okuma seviyeleri biraz geride olsa da çabuk toparlayacaklarını düşünüyordum. Matematikten ise öğrendiğimiz saatler konusundan, her birine birer saat çizmelerini istemiştim. Ödevleri buydu. Her birini uğurladıktan sonra eşyalarımı toparlayıp okuldan çıktım. 

Bugün Derya yoktu. Dersini erken bitirip eve geçmişti. Okulu kapatıp arabama bindim. Kış aylarına girmemiz, keskin soğuğun yüzüme vurup geçmesinden çok net belli ediyordu kendini. Bugün erken geçiyordum eve. 2 gündür okulda çocuklar için hazırladığım etkinlikler, sınıf için kurduğumuz soba derken eve gitmem geç saatleri buluyordu. Bu yoğun telaş bile mutlu ediyordu beni. Birileri için bir şeylere uğraşıyor olmaktan keyif alıyordum. 

Radyodan açtığım şarkılar eşliğinde nihayet evime ulaşmanın mutluluğunu yaşıyordum. Arabamı 3 gündür olduğu gibi bugün de üsteğmen ile münakaşaya girerek bulduğum yere park ettim. O günden sonra arabasını bir daha buraya park etmemişti. Ve gariptir ki tıklım tıklım dolu olan hep burası boş oluyordu. Dün sabah Derya arabayla erken gitmişti. Ben çağırdığım taksiyi beklerken, o yere park etmek üzere olan aracı durdurup bir şeyler söyleyerek park etmesini engellemişti. Yaptığına anlam veremeden o karargahın yolunu tuttu. O günden sonra üsteğmen ile karşılaşmamıştım.

Hafif hafif yağan yağmur eşliğinde hızlı adımlarla kapıya ulaşmıştım ki sert bir cisme çarpıp düşmeden kolumdan tutuldum. Filmlerde belinden tutulup, bakışılıyordu demi. Ama o filmlerdeki gibi bir bakışma olmadı zira fena halde acıyan başımdan dolayı gözüm yaşarmıştı. Çarptığım kaya kim diye kafamı kaldırıp baktığımda, az önce zihnimde zikrettiğim üsteğmen olduğunu fark etmem 3 saniye sürdü.

"İyi misin? çok hızlı geliyordun fark etmedim."

Bu adamlar bordo değil miydi beni nasıl fark etmedi? Ağrıyan başımı tutarak acı içinde söylendim.

"Sen bordo değil misin?"

"Anlamadım"

"Şaşırmadım." sabır çekti. 

" Neden hep asabisin?" hala özür dilememişti.

"Ben asabi değilim sen çok kabasın." eliyle kendini göstererek,

Namütenahi AşkOù les histoires vivent. Découvrez maintenant