KOYNUMDAKİ YILAN|G×G|

3.9K 9 12
                                    

'Koynundaki yılan ısırınca anlarsın zehirli olduğunu...'

"Abbiiğğ. Gece artık beni sevmediğini söyledi, benden nefret ediyormuş. Yüzümü görmek, sesimi duymak, kokumu koklamak istemiyormuş."

Bağırarak demir kapıyı ittirmiş ve geniş depoya girmişti. Abisinin, yani patronumun yanına koşarken de huzur bulduğum sesiyle bağırıyordu. Böyle giderse boğazı şişecekti, yatakta fazlasıyla bağırıyordu zaten.

Sandalye de hayvan gibi oturmuş abisinin kucağına atladı ve kollarını boynuna doladı. Kafasını boyun girintisine soktu ve derince kokusunu soludu. Böyle bir fetişi vardı, sevdiği kişilerin daha doğrusu kokusunu beğendiği kişilerin durmadan boynunu koklardı. Ben ne kadar kızsam da, küssem de devam ediyordu. Sadece beni koklasın istiyordum.

Belinden tuttuğum gibi kucakladım ve yandaki sandalyeye oturup kucağıma koydum. Kollarını göğsünde birleştirmiş benden tarafa bakmıyordu. Kafasını kendime doğru kendime doğru çevirip sert bir öpücük bıraktım. Kollarımı beline sardım ve konuştum:

"Benim ağzımdan seni sevmediğime dair tek bir kelime çıkarsa, işte o zaman bittiği gün olur. O günün geleceğini hiç sanmıyorum. Seni bu kadar seviyorken nefret edemem, etmem de. Yüzünü görmesem güneşim doğmaz; sesini duymasam kulaklarım paslanır, kokunu koklamasam hayata dönemem. Ölürüm, yok olurum, ben diye bir şey kalmaz. Şimdi söyle sen ben seni nasıl sevmeyeyim, nasıl nefret edeyim?"

"Hâlâ neden kardeşimi bu kadar üzdüğünü söylemedin?"

Havadaki aşk atmosferi dağılmıştı. Ertafıma baktığımda erdem, mutluluk ve heyecanla bize bakarak olmayan gözyaşlarını siliyor, Fırat yüzünü buruşturarak bize bakıyordu. Bu iğrenmeyi iki kız olmamız değil de 'aşk' yaşadığımız için olduğunu bildiğim için takmadım. Gökalp ise gözleri bize bakarken dalmış burada olmadığı her halinden belliyken öylece oturuyordu.

"Motoruma binmek istedi bende hayır dedim."

"Ne olacak lan bindirsen, motorun kardeşimden daha mı önemli!"

"Lan göt beyinli, dilam daha önce motora bindi mi? Binmedi, ya düşse, kaza yapsa. O zaman seni de kendimi de affetmem. Ben ona öğreteceğim."

"Sensin lan göt beyinli. Hem Aren küçükken bisiklet sürdü. Bisikleti süren onu da sürer, kardeşim gerizekalı değil çabuk öğrenir."

Kucağımda bebeğimle kalktım ve sağ elimle kalçasından onu taşırken sol elimle zeyd'in ensesine vurdum.

"Motor sürmek bisiklet sürmeye benzemez. O zehir sana bulaştığı zaman motor sürdüğünü bile unutursun, uçtuğunu hissedersin."

"Tamam tamam anladık, en motorcu sensin. Ayrıca kendine gel karşında patronun var, unutma ben ünlü bir mafya ve tefeciyim."

"Hah, kıçımın mafyası."

Kalktığım sandalyeye geri oturdum ve dilamın boynumu koklamasına izin verdim. Bende onun boyun girintisine burnumu yaslamış kokusunda huzur buluyordum.

"Yıllar önce benim kokumda da böyle huzur bulurdun hatırlıyor musun?"

Duyduğum sesle benim nefes alış verişlerim ve dilamın nefes alış verişleri durmuştu. Hissettiğim kadarıyla kalbi de hızlanmıştı. Ben ise şoktan çıktığım da nefesim hızlanmıştı. En huzur bulduğum anda gelip huzurumu kaçırmıştı. Sevdiğimin güzel kokusunu son kez içime çekip derince öptüm. Sandalyeden kalktım ve kalktığım sandalyeye onu oturttum.

Acele etmeden yavaşça Elize doğru yürürken yüzüm ifadesizdi. Yanına gelince sağ yumruğumu kaldırıp sol yanağına vurdum. Bunu beklemediği her halinden belliyken kendini yerde bulmuştu. Alışmasına zaman tanımadan sağ ayağımla karnına tekme atmıştım. Ne yapsam sinirim, kinim, nefretim geçmiyordu.

KISA HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin