1-Yeşil Yara

34 8 41
                                    

Bazen bazı şeyler, bazı hisler, bazı duygular ağır basar ve bir şeyden şüphelenmeye başlarsın. Bir şeyden şüphelenmek çoğunlukla yarı yarıya ihtimal verir. Benim hayatımda durum hiç böyle değildi. Ya gerçektir, ya değildir. Bazen bir şeye o kadar inanırım ve olmasını isterim ki hep o olmuş gibi düşünüp, hayal kurarım. Hayata inanmaya gelmiştim ben, inanmaya ve başarmaya. Annem böyle yetiştirmişti, babam böyle anlatmıştı. Bu aile de bir şeyi istersen elde etmek zorundasındır. Bu ailede kusursuz olmalısın. Böyle anlatınca ailem kafanızda nasıl canlandı bilmiyorum ama benim annem ve babam benim hayattaki en büyük şansım ve tek arkadaşımdı. Babam Türk, annem ise Rus.

Annem Natalie Martinez. Rus, kimya mühendisi ve 27 yaşında.
Babam Tan Yaman. Türk, kimya mühendisi ve 29 yaşında.

Annem ve babam üniversitesi de tanışmışlar ve birbirlerine aşık olmuşlar. İlk başta dedem William Martinez bu ilişkiye karşı çıksa da sonradan en büyük destekçisi olmuş. Büyükannem ben daha doğmadan önce bir yangında hayatını kaybetmiş. Babamın ailesi zaten yokmuş. Babam yurtta büyümüş. Annem ve babam işe girdikten ve bir düzen kurduktan sonra evlenmişler. Dedem Rusya'da çok iyi tanınan bir iş adamı. Annem ve babama maddi ve manevi açıdan çok yardımcı olmuş. Şu an bende Rusya'nın en iyi kolejinde okuyorum. Daha 14 yaşındayım ve bundan 7 yıl önce yüzümdeki bir yara sonucu hayatım mahvoldu. Neredeyse haftanın her günü hastanede idim. Doktorlar ısrarla bunun genetik bi rahatsızlık olduğunu söylüyordu. Anneden geçmiş meğersem ama annemin yüzünde değil yara en küçük bir sivilce bile yok. En iyi doktorlara göründüm, en iyi hastanelerde yattım ama ne fayda.

~7 yıl önce ~ (Yazarın anlatımıyla)

Anastasia daha yedi yaşındaydı ve bu yaşına kadar hiç dadısı olmamıştı. Ailesi onu hiç yalnız bırakmıyordu falan sanmayın. Annesi ve babası hep yurtdışına yada uzak yerlere gidiyorlardı. Anastasia'ya annesinin en yakın arkadaşı bakıyordu. Anastasia Stella'yı teyzesi olarak görüyordu. Büyük ihtimalle annesinin bir öz kardeşi olsa bile bu kadar samimi olmazdılar. Annesi ve Stella arasında çok büyük, kardeşlikten bile daha öte bi samimiyet, yakınlık vardı. Anastasia Stella ile birlikte büyüdüğü için ona bağlanmıştı ve çok güveniyordu.

Annesi ve babasının yine bir iş gezisine gittiği günlerde Anastasia her zamanki gibi Stella'nın yanında kalıyordu. Anastasia sabah kahvaltısını yaptıktan sonra oyuncakları ile oynamaya başladı. Anastasia güneşi kıskandıracak sarı saçları camdan vuran ışık yardımı ile parlıyordu.

Bir anda odanın içinde bir çocuğun ağlama sesi yükseldi. Bu ses Anastasia'ya aitti. Stella hızla Anastasia'nın yanına gitti. Nolduğunu sorduğunda ise Anastasia alnını göstererek "Çok kaşınıyor, çok acıyor" diyip ağlamaya devam etti. Stella onu sakinleştirmek için elinden geleni yaptı ama çok fazla işe yaradığı söylenemez. En son Stella, Natalie'yi arayıp durumu anlattı ve gelmesini söyledi.Natalie ve Tan ilk uçağa bilet aldılar.

Stella odaya geçtiğinde televizyondan bir çizgi film açtı ve Anastasia'nın alnına buz koydu. Anastasia ilk başta kaçsa da sonradan buzun alnını rahatlattığını hissetti. Anastasia yavaş yavaş sakinleşmişti.

Annesi ve babası geldiği gibi hastaneye gittiler. Doktor bunun genetik olduğunu ve yüzde doksandan çok daha fazla ihtimalle anneden geçtiğini söyledi.

Anastasia'nın ne annesinde ne de dedesinde bir sivilce, bir iz, bir yara yada en ufak bir leke yoktu.

Yara gitgide büyüyordu. Yara artık alnında tamamen belirgin bir hale gelmişti ama Anastasia hâlen yedi yaşındaydı.

Yara bir iki ay içerisinde bu kadar büyümüştü. Anastasia'nın canı çok yanıyordu ve alnı kaşınıyordu.

Anastasia dışarı da oynayan çocukları sadece balkondan izleyebiliyor idi. Yanlarına gittiğinde insanların garip bakışlarına maruz kaldığı için çok üzülüyor ve kendini ötekileştirilmiş hissediyordu. Annesi onun üzülmesine dayanamadığı için onun dışarı çıkmasını yasaklamıştı.

3. GözWhere stories live. Discover now