benim canım, kalbimin katili.

64 5 2
                                    

belki de zihnimde çatlaklar vardır

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

belki de zihnimde çatlaklar vardır.

 
  
Ona bakıyorum, elindeki teneke kutuyla oynuyor. Onunla yalnız kalmak garip hissettiriyor. Her an yangın alarmları çalacakmış gibi, bu tedirginlik kötü bir anlama mı geliyor, bir şey söyleyemem. Biraz tanıdık, kafa karıştırıcı. Sanki, biliyor. Belki içine doğuyordur. Sonuçta tanır beni yakından.

Yine de huzursuzum. Tattım, bu korkuya alışkınım, bu tek başına kalma korkusunda daha önce boğuldum. Ona gidip de "beni mahveden bu fırtınayı sana veriyorum, hoşça kal." demek istemiyorum. Kayıplar geçmişe dönüp bakıldığında minik anılar gibi sezilir fakat farkındalığın ötesinde çentikler atarlar kollarımıza. Belki de bunu bilerek nefret ediyorum kararlarımdan. Ayaklarım kaçıyor ondan, bir şekilde uzaktayım.

Nefes alıp verişi gittikçe sıklaşıyor ve anlıyorum, o benden daha tedirgin. Odaya koyu bir renk hâkim. Yalan uydurup gitsem, bir şey demeyeceğine eminim. Gitmeme izin verir ve öylece arkamdan izler ben gidene kadar. Aklıma doluşanlarla başımı dizlerime yaslıyorum. Soğuk duvara dayanıyorum iyice. Bir hayalet gibiyim, varlığıyla yokluğu bir ama bıraktığı yük omuzlara, tanımlanamayacak kadar ağır. Bu durumdan tiksiniyorum. Kendimden de tiksiniyorum zira bu kalp kırma eyleminde başarılıyım oldukça.

İzlediği parkeden kaldırıyor bakışlarını, üstümde hissediyorum gözlerini. Benim bebeğim, benden çekiniyor. Ses çıkarmıyor. Tenekeyi kenara bırakıp ayağa kalkıyor ve birkaç adımda yanıma geliyor. Git, demek istiyorum. Zorlaştırıyorsun. Bu oda beş dakika önce göründüğü gibi görünmüyor. Yanımda varlığını hissediyorum.

"Önemli değil."

Ses tonunu beğenmiyorum. Yutkunmak ne zaman bu kadar zorlaştı?

"Güçlü olmak zorunda değilsin her zaman, bunu sen söylemiştin."

Dayanamıyorum, ona bakıyorum. Göz bebekleri sislenmiş, yanakları soluk. Sesiyse yara bere dolu, tenimi yakıyor.

" 'Ben etrafında olduğum sürece güçlü olmak için kendini yıpratma, düşebilirsin ve ben de yanına uzanırım.' "

Ben demedim bunları diye bağırmak istesem de susup dudaklarımı dişliyorum. Göğsümde bir fırtına kopuyor.

"Cidden, sana kızmayacağım. Ama bana bu güveni verdikten sonra, benden hiç gitmeyeceğine emin olduktan sonra kaçmaya karar vermen..."

Çöküntü, is; dudaklarım çatlıyor ve ben yeniden nefes alamıyorum. Kötü kokuyor burası. Onu dinlemeyi reddetsem her şey çok daha basitleşebilir. Şimdi çıkıp gitsem... Ama çok ileri gittim. Kendimi dinlememeliydim, başından beri kendime hiç kulak asmamalıydım. Bunu tamamen gözden çıkarıp bir hataya düştüm ve şimdi öylece kıvranıyorum. Yanı başında, onun iç çekişlerinin arasında canımı veriyorum.

"Kırıldım." Kilitleniyorum ağzından çıkan tek kelimeyle.

Yanlış mıydı yoksa bizim için seçtiğim son? Nerede hata yaptığımı, ah, bir anlayabilsem...

"Güçsüzüm işte." Çatırdıyor sesim acizce. "Sana söylediklerimi kendime söyleyemeyecek kadar güçsüzüm. Bir çıkmaza girdim, anlamıyorsun." Dediklerim odanın duvarlarına çarpıp kulağıma gerisin geri döndüğünde, ürperiyorum istemsizce.

Aniden sesini yükseltiyor. "Öyle mi? Anlamıyorum, öyle mi?" Sesi titriyor, ölesim geliyor.

"Anlamıyor değilim ki ben Yeonjun. Anlayamıyorum. Ve bunun suçlusu sensin. Seni anlamak için kendimden vazgeçtim ben. Öylece peşinde koşturdum ve çaba harcadım, genciz daha ama sırf seni anlayamıyorum diye kendimden soğudum." Duraksıyor, bir nefes için çırpınıyor. Yarım yamalak soluklanıp devam ediyor sonra. "Sen, benim seni anlamamı istemedin. Defalarca yalvardım anlatman için... Sense yalnızca ağzıma tıktın lafları, soruları. Hem de istisnasız her seferinde, neden?" Boş gözlerimle izliyorum. "Neden... Bakar mısın şu hâline, harabesin Yeonjun. Harabesin karşımda ve sen de bilmiyorsun nedenini. Şimdiyse bana gelmiş, seni anlamadığımı söylüyorsun."

Öyle yoruluyorum ki arka arkaya sıraladığı yaralarla, susması için yalvarmak geliyor içimden delice. Yumruklarımı sıkmaktan parmak boğumlarım beyazlıyor.

Diyecek bir şeyi kalmamış gibi omuzlarını düşürüyor. "Seni anlayabilirdim, buna izin verseydin yanına uzanıp elini tutabilirdim. Korkaktın ve buna aldırış etmedim ama sen benden bile korktun."

Hızla yanımdan kalkıyor ve yalpalayarak kapıya yürürken yerdeki teneke kutuyu deviriyor ayağıyla çarpıp. İçindeki bir avuç içecek çürük parkeye yayılıyor böylece; donuk gözlerim çatlaklara sızan su damlalarına takılıyor ve istemsizce düşünüyorum, o da benim zihnimdeki çatlaklara böyle yerleşti işte diyorum.

Kapının kapanma sesini işitmiyorum. Yalnızca adımlar, gittikçe uzaklaşan. O, beni hep böyle öldürüyor. Kapıları sertçe yüzüme kapatıp beni çaresiz bırakmayı değil, onu ne denli üzersem üzeyim hep o kapıları aralık bırakmayı seçerek usul usul işliyor cinayetini.

Göğsümdeki sızının sorumlusu o, benim canım, kalbimin katili.

 
 

   

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 16 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

savaşım kendim ve birkaç satırla.Where stories live. Discover now