14. BÖLÜM

29 4 0
                                    


Demlenen kahvenin son damlaları yavaşça cam kısmına doğru döküldü. Tamamen demlenen kahveye bir süre bakmaya devam ettim. Aslında baktığım zihnimin içiydi. Bir kaç dakika sonra beyaz kupama doldurduğum kahveyi yudumlayarak salona doğru ilerledim.

Merdivenin yanında kum torbası hala asılıydı. Koltuğun yastıkları rastgele konulmuştu. Üzerinde son 2 gündür burada uyuduğumu belli eden küçük bir tv battaniyesi vardı. Orta sehpanın üzerinde bir kül tablası ve bir kaç kitap vardı. Salon dağınık görünüyordu. Ruh halim gibi.

Asya'yı teslim edeli 2 gün olmuştu. Bu süre zarfında Atlas halletmesi gereken işleri olduğunu söyleyip gitmişti. Ara ara Okan uğruyordu. Yada beni yokluyordu desem daha iyi olur. Atlas'ın okumam için bir düzine kitap göndermesi yine de beni tezkin etmişti.

Okumadığım ve okumak istediğim kitapları nasıl bildiğini sormak istesem de gelmedi. Okan iyi bir arkadaştı. Kahve değil çay sevmesine rağmen demlediğim her kahveyi içti. Tabi yarıda bırakmasını ve yüzünü buluşturmasını görmezsem bence onu biraz kahveye alıştırmış olabilirim.

Romanlardan birine uzanıp aldım.Koltuğun üzerine rahatça oturdum. Okumaya başladım. En azından zihnim bir şeyler ile meşgul oluyordu. Kapı çaldı. Elimdeki kitabı orta sehpaya bırakarak kapıya yöneldim.

En azından Okan kendine bir anahtar çıkarttırabilirdi. Bir kaç gündür beni yoruyordu. " Kendine artık bir anahtar çıkarttır" diye söylenerek kapıya gittim.

Kapıyı açınca Atlas'ı görmek beni şaşırttı. Genelde bu saatte beni yoklayan Okan oluyordu. " sen mi geldin" diye sordum. Sorunun cevabı ortadaydı. Aslında sorudan çok şaşırdığım bir ifadeydi. " evime gelemez miyim?" Dedi oda bana takılarak.
" seni beklemiyordum" dedim dürüstçe.
" sen Okan'a mı söyleniyordun" diye sordu.
" yoo" dedim itiraz edercesine.

İçeriye girip salona ilerledi. Gözleri dumanı tüten kupamı buldu. Sonra mutfağa ilerledi. Buzdolabını açtı. " hiç doğru düzgün bişey yememişsin" diye söylendi. Mutfak kapısının önünde kollarımı bağlamış onu izliyordum.
"Okan seninle ilgilenecekti. Yapacağı işin ben"

" iştahım pek yok" dedim. " ayrıca Okan iyi bir ev arkadaşı oldu." Muhtemelen Şeyda ve Ecem gelmek istemiyordu. Oda Okan'ı göndermişti. " ona yaptığın kahve eziyetinden bahsetti" diye gülümsedi.
" ne" dedim savunmaya geçerek. " içerken hiçte öyle görünmüyordu. Ayrıca nesi var kahvenin, gayet güzel. Ben seviyorum."

" Okan öldürmeyen ama süründüren bir tadı olduğunu söyledi" dedi gülümsemesi yüzüne iyice yayılarak. " ayrıca 2 paket kahveyi 2 günde nasıl bitirdin sen?"

" sen nerden" dediğimde gözlerini çöpün üzerinde gezdirdiğini görmüştüm.
"ne o, olay yeri inceleme misin sen?"
"Hadi güzel bir kahvaltı hazırlayalım" diyerek buzdolabına yöneldi.
" 2 gündür yoksun." Dedim kuru bir sesle. " neler oluyor?"
"2 gündür birileri düzgün beslenmiyordu. Ha birde unutmadan" dedi buzdolabından birkaç birşey çıkarırken. "birde arkadaşımın biri kahveden zehirleniyordu. O yüzden şimdi güzel bir kahvaltı yapacağız."
Tam ağzımı açmışken " kahvaltı yaparsak sana bir haberim var" diyerek lafımı ağzıma tıktı.

"Kimseyi zehirlediğim felan yok" dedim ellerimi göğsümde bağlayarak. Kendi kendime söylendim. " Ayrıca kaç yaşına gelmiş beğenmiyorsa içmeseydi. Allah Allah"
Gülümsedi.

Ona ayak uydurarak dediklerini yaptım. Mantar sote, yumurta, kızartma ve yeşillik tabağı hazırladı. Mutfaktaki bar tezgahına yerleştirdim. Kahvaltı hazırdı. " ne haberin var." Dedim dayanamayarak. " beni ilgilendiren bişey sanırım."

SİYAH İZLER+18Where stories live. Discover now