🔥Bölüm 1🔥

61 6 4
                                    

İstihbarat teşkilatında görev alan ve namı her yerde duyulduğu ama asla yüzü bilinmeyen bir kahramandı. O bir hayalet kadar görünmez, gözler görse de kim olduğu bilinmezdi.

Murat, yıllardır derin devlette çalışan bir istihbaratçıydı. Gençti başarılıydı ve aynı zamanda kimsesizdi. Devleti hak kapısı ve baba bilmiş, vatanına milletine bağlı bir şekilde büyümüştü. Hayatını devletine adamış ve kimseyle bir bağı yoktu.

Derin devletin en gözde casuslarından biri olmakla kalmaz, aynı zamanda devletine olan sadakati dillere destandı. En zor görevleri üstlenip başarıya ulaşmıştı ve bu da onu çok özel kılıyordu. Öyle başarılıydı ki meslektaşlarını kıskandıracak kadardı. Onu büyütüp ve eğiten devlete borçlu olduğunu düşünüp istihbarat teşkilatına girmiş bulundu.

Murat'ın asıl yeteneği kendini hiç bir zaman deşifre etmemekti. Hayalet gibiydi ve kimse onu bulup deşifre edemiyordu. Başarılı olmasının sırrı da bu yeteneğiydi.

Görev dışı hayatı yok denilecek kadar çok azdı. Boş zamanlarında elinden geldiğince yetiştirilme yurtlarına gidip kimsesiz çocuklarla vakit geçirirdi.

Öte yandan, küçüklüğünden beri tanıdığı ustasının neredeyse elinde büyüdü ve boş vakitlerinde gidip ondan nasihatler alırdı. Bilge yaşlı adam evladı gibi severdi Murat'ı, ona doğru yolu öğretip ve aynı zamanda vatan sevgisini aşılamıştı. Murat'ın yeteneklerini keşfeden ilk kişi ihtiyar adamdı ve onun sayesinde derin devlette yer aldı.

Murat, tam üç yıldır bir yeraltı mafyasına sızmış, derin devlet için casusluk yapıyordu. İstanbul'un en kötü adamların yanında yer almış ve onlara kendini kanıtlamıştı. Amaç mafya babasının güvenini kazanıp aralarına sızmaktı ve derin devletle her bilgiyi paylaşmaktı. Yalnız, aralarına sızmak pek kolay olmamıştı onun için. Kolay olsaydı muhteşem zekası ve ileri görüşlülüğü sayesinde bu durumdan da şüphe duyardı. Yeraltı mafyalar kesinlikle kolay almazlardı kimseyi aralarına, bunu çok iyi biliyordu.

Murat her adımını hesaplayıp sonunda aralarına başarılı bir şekilde sızmıştı, teşkilat için başarılı geçen bir operasyondu ve devamı için ona çok güveniyordu.

Bir kış sabahı, şafak sökmeden bir saat önce uyanıp, sıcacık yatağından kalkmıştı Murat. Kışın buz gibi havasına rağmen, buz gibi suyla abdest alırdı, çünkü bilirdi ki nefis rahat olan her şeyi sever ve bu yüzden ona karşı gelebilmek için isteklerini çiğneyip tersini yapardı.

Murat çok ilkeli bir insandı. Disiplinli bir hayatı vardı ve bu da onun en güzel özelliklerinden biriydi.

Sabah namazını kıldıktan sonra, Kuran-ı Kerim'i açıp Enfâl suresini okudu. Aslında genelde eline fırsat geçtiğinde o sureyi okurdu, çünkü ona hedefini ve amaçlarını hatırlatıyordu, özellikle de zalimlerin arasına sızıp şeytanın oyununa gelmemesi için belki de hain olmamak için kendine hep hatırlatıyordu. Bir söz vardır «Yaşın yanında kuruda yanar». Şeytan her an aldatmak için vardır, ister vatan sevdalısı olsun ister olmasın, şeytan doğru yoldan ayırmak için her şeyi denediğinin farkındaydı ve buna karşı önlem alıp vatan sevgisini özellikle de imanını korumak için Enfâl suresini her sabah okurdu.

Şafak söktükten sonra üstündeki eşofmanı değiştirip siyah takım elbisesini giydi. Villanın müştemilatından çıkıp etrafına şöyle bir baktı.

Adem isimli bir koruma yanına geldi.

"Rıza baba seni acilen yanına çağırıyor." dedi koruma.

"Tamam." deyip büyük adımlarla girdi villaya Murat.

Rıza baba mafya babasıydı ve onun görevi silah sevkiyatı yapmaktı. Silah getirtip başka şehirlere dağıtırdı yasadışı yollardan. Polis, işlediği suça dair kanıt bulamamıştı, bu yüzden de devlet bir casusa ihtiyaç duymuştu.

"Buyur baba beni emretmişin." dedi Murat.

Mafya babası salonda ailesiyle birlikte kahvaltı yapıyordu.

"Seninle konuşacaklarım var gel benimle." dedi ve birlikte çalışma odasına girdiler.

Çalışma odasının duvarları siyahtı, bir kaç siyah süsler vardı sanki oda yeterince kadar siyah değilmiş gibi. Ama bu detay yeterince kadar ilginç değildi. Asıl ilginç olan her yerde kara yılan resimlerinin olmasıydı. Mafya babası çok seviyordu kara yılanları çünkü kendisi de yılandan farksızdı, çok zehirli ve bir o kadar da tehlikeliydi. Bir insan başka hangi sebeple yılan sevebilirdi ki, kendini o hayvanda bulduğu içindi belki de.

"Sevkiyatı patlattılar! Sevkiyat yok! Yandı! Kim yapabilir bunu git onu bul bana!" dedi büyük bir öfkeyle.

"Emredersin baba." dedi.

Murat mafya babasının çalışma odasından çıkarken yüzünde bir tebessüm belirdi çünkü aslında verdiği istihbarat sayesinde teşkilat silah sevkiyatını durdurmuştu. Bu gururla dışarı çıkıp araca bindi ve villadan uzaklaştı.

Bütün gün ortalıktan kayboldu ve aslında bu durum mafya babası için sorun teşkil etmiyordu, çünkü Murat'ın sadakatine güveniyordu, en güvenilir adamlarından birisiydi ve bu Murat ve teşkilat için bir başarıydı. Bir söz vardır "Dostuna yakın ol düşmanına daha yakın". Murat bu sözü yerine çok başarılı bir şekilde yerine getiriyordu devlet için.

Adem, Rıza babasının yanına gidip şöyle bir baktı.

Rıza baba Adem'in bakışlarını fark edip sordu.

"Hayırdır Adem, bir sıkıntı mı var?" diye sordu Rıza baba yaşlı ses tonuyla.

"Rıza baba, haddime değildir ama sana bir şey söylemek isterim. Bu Murat, sence tuhaf biri değil mi?" dedi Adem.

"Neden öyle söyledin, bir şey mi gördün ya da bir şey mi duydun?"

"Gözüm tutmuyor. Sen görev verdiğin zaman her defasında ortalıktan kayboluyor baba, sence bu garip değil mi? Bir şey saklıyor sanki."

"Murat hayalet gibidir, bir kaybolur sonra bir bakmışsın ortaya çıkmış. İşini iyi bilir, verdiğim görevleri yerine getirmek için kaybolur ortalıktan genelde, son derece önem verir. Benim ona güvenim tamdır. Sen de boşuna şüpheci davranma, işinin başına dön." dedi ve soğuk havada fazla kalmayıp eve girdi.

Murat, karanlık çöktükten sonra bir hangara girip bekledi.

Not :
Beni takip etmeyi unutmayın 👉 timurhanli

Hayalet CasusWhere stories live. Discover now