Bölüm¹⁷

10.7K 282 45
                                    

piyanonunkokusu takipte kalın 🫶

"Hazır mısın?"

Hızla göz yaşlarımı sildim. Çatallı çıkan sesimle, "Hazırım." Dedim. Valizimi yatağın üstünden indirdiğimde bileğime dolanan bir el hissettim. Yusuf yönümü kendisine çevirdiğinde göz göze geldik. Yüzümü avuçlayarak yanağımdaki ıslaklıkları sildi. "Yanında olamayacağım, özür dilerim."

"Senin elinde değil ki, gelmeyi çok istiyorsun biliyorum ama ben tek başıma başedebilirim.."

Edemem, başedemem.
Annemin hayatımdan kopup gitme ihtimali beni yok ederdi, ben karşı gelemezdim ki.

Anlıma bastırdı dudaklarını. Beni sıkıca göğsüne çektiğinde gözlerimi yumdum. Beni her kokusu ile sarıp sarmaladığında huzur dolardım. Ama şimdi, içimde öyle bir boşluk hissediyordum ki onu da bu boşluğa çekecekmişim gibi oluyordu.

"Hadi çıkalım o zaman,"

Babamın telefonunu kapattıktan sonra Reşat hocayı aramıştım. O muayne etmiş annemi o ilgilenmişti. Kanseri daha çok yeniymiş birinci evrenin en başlarında olduğundan Reşat hoca çok umutluydu. Umarım umut ettiğimiz gibi olacaktı...

Uzanıp valizimi aldığında üstüme şişme montumu giyip telefonumu aldım. Yemeğe gittiğimiz kıyafetler üstümdeydi hâlâ... Saat sabaha karşı dörttü ve annemin yanına gitmek için yola çıkıyordum...

Eve gelir gelmez Oktay hocayı aramıştım. O mümkün olmadığını, izin kullanamayacağımı söylerken Yusuf dakikalar içinde araya Ankara askeriyesinden birilerini koymuş ve halletmişti. Ama kendisi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim çünkü ısrar etsede alamamıştı izni.

Evden çıkıp asansöre bindiğimizde evin anahtarını Yusuf'a uzattım. "Unuturuz sonra kalır bende..."

Anahtarı alıp montunun cebine koydu. Asansör durduğunda Yusuf valizi sürerken arabamızın yanına geldik. Valizi koyup yerleştirdiğimizde kendimizde bindik. Yusuf harekete geçtiğinde kollarımı göğsümde bağlayıp dışarıyı izlemeye başladım.

"Güzelim..."

Yusuf'un sesine döndüm. "Hı?"

"Yapma böyle... Annenin yanına destek olmak için gidiyorsun, doktor nasıl umutlu konuştu duymadın mı?"

"Öyle... Doktorluğun kötü yanı da bu sanırım. Yakınından biri hasta olduğunda her zaman olabilecek en kötü ihtimale odaklanıyorsun..."

"Kötüyü düşünmek için daha çok erken ki annen kötüyü düşünmene zaman bile tanımayacak iyileşecek biliyorsun."

Göğsümde bağladığım elimi tuttuğunda dudaklarına götürüp avuç içimi öptü. Havaalanına gidene kadar sıkıca tuttu elimi. Havaalanına vardığımızda hava aydınlanmaya başlamıştı... Arabadan inip gereken bütün kontrollerden geçtiğimizde uçağa giden kabinin önünde durmuştuk. Yusuf'a döndüğümde ellerimizi buluşturdu o. "Kahvaltıyı halledersinde akşam yemeğiyle uğraşmazsın sen biliyorum, dışarıdan yeme sürekli annene git. Sıkılırsan Oğuzları çağır..."

Elimi bırakıp yüzümü avuçladı. "Aklın bende kalmasın bir tanem."

Anlımı öptü. "Ben hallederim, düşünme burayı..."

Görücü UsulüWhere stories live. Discover now