26. BÖLÜM

3.5K 278 56
                                    

Saatlerdir yürüyorduk. Kar işimizi daha da zorlaştırıyordu. Karargaha durum bilgisi geçmiştik ve bize en yakındaki karakolun koordinatlarını vermişlerdi. Helikopterin inişi şu an riskliydi. Dikkat çekebilirdi ve cephanemiz çok azdı. O yüzden bizim için en güvenli yer şu an için karakoldu. Rüzgar timi yorgundu ama yine de bir şey demiyorlardı. Bordo bereli olmak zordu. Ama biz bu işe girerken her şeyi göze almıştık.

"Ne kadar kaldı?" dedi Ateş.

"Yaklaşık 5 kilometre kaldı konutanım." dedi Veli.

"Tamam biraz daha dişimizi sıkalım. Orada dinleneceğiz." yoğun bir kar yağışı başlamıştı. Artık çok daha hızlı olmamız gerekiyordu. Yaklaşık bir saat daha yürüdükten sonra karakola ulaşmıştık. Kapıdaki nöbetçiler bize cin görmüş gibi bakıyorlardı. Islanmıştık. Sırtımızdaki kuruyken bile 40 kilo olan operasyon çantaları daha da ağırlaşmıştı ve yaklaşık 50 kilometre yürümüştük, hava çoktan aydınlanmıştı. Ayrıca üç tim olarak toplamda 20 kişiydik ve 8 kişi işkence görmüştü. Benim üzerim kan olmuştu. Yani bize böyle bakmaları normaldi.

"Hoşgeldiniz komutanım. Ben üsteğmen Burak Yörük." dedi kapıda duran üsteğmen. Ateş kafasını salladı.

"Sizin için yer ayarladık. Yemeğimiz de var. Ne zaman isterseniz." diye devam etti.

"Önce üzerimizi değiştirelim." dedi Ateş.

"Tabii sizin için üniforma da ayarladık."

"Sağolun aslanım." Ateş ve Burak önden yürürken biz de onları takip ediyorduk.

"Burayı sizin için ayarladık. İçeride 24 yatak var. Duş da var." dedi Burak. Hepimizin yüzünde maske vardı. Ateş duraksadı ve bana baktı. Sonra Burak'a döndü.

"Timde bir kadın var." dedi kafasıyla beni işaret ederek. Maskemi çıkarttım. Burak şaşkınlıkla bana baktı.

"Şaşkınlığımı maruz görün. İlk defa bordo bereli bir kadın gördüm." dedi. Elimi uzattım.

"Kıdemli üsteğmen Deniz Ateş." dedim. O da elini uzatıp elimi sıktı.

"Memnun oldum."

"Biz aslında eğitimde 10 kadındık ama nedense size hiç denk gelmemiş." dedim bıkkınlıkla. Beni her görenin böyle tepki vermesi artık yormaya başlamıştı. Ayrıca kadın askerlerimiz de oldukça çoktu bunlar neye bu kadar şaşırıyordu ki?

"Burda da vardı daha önce. Bir kadın teğmen gelmişti ama iki hafta sonra başka yere aldılar." dedi.

"Neyse. Biz dinlenelim yemek için geliriz." dedi Ateş araya girerek. Burak kafasını salladı.

"Deniz istersen sen benim odamı kullan." dedi Burak. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Bu samimiyet nerden geliyordu? Berk Burak'ın omzunu tuttu ve biraz sıktı.

"Kıdem farkı ve bere rengi nedir bilir misin üsteğmen?" dedi.

"Pardon komutanım."

"Biz hallederiz bundan sonrasını sen kendini yorma hadi aslanım." dedi Berk. Ateş çok kötü bakıyordu. Burak kafasını sallayıp Ateş'e baktı ve hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı.

"Ne yapacağız?" dedi Efe.

"Bir şey yapmayacağız. Duşa sizden sonra girerim. Görevde de sonuçta yan yana uyuyoruz." dedim.

"Önce sen gir. Biz senden sonra gireceğiz." dedi Berk.

"Ama komutanım-" sözümü Ateş kesti.

"Berk haklı." dedi. Onları ikna edemeyeceğimi anlayıp hızlı bir duş aldım. Bizim için verilen yedek üniformaları giydim ama ufak bir sorun vardı. Bana yaklaşık üç beden büyüktü. Palaskayı sıkabildiğim kadar sıktım ve çıktım. Beni ilk gören Kerim büyük bir kahkaha atmıştı.

ATEŞOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz