꧁♡꧂

16 2 3
                                    


Yıllardır yalnızlık hissi peşimi bırakmıyor, her daim benimle beraber içimde yaşamını sürdürüyordu. Ama şimdi başka bir duygu daha katıldı yanına, eksiklik; kendimi fazlasıyla eksik hissediyorum, şekersiz bir tatlı gibi.
O dört duvarda yankılanan bağırış seslerinin arasında kurtulmak için ettiğim tüm duaları geri almak isterdim, bin katı kadar berbat geçecek anlarımız olacak olsa da güldüğümüz zamanlara geri dönmek isterdim, 2 dakika sonra tartışmaya başlayacağımız aile yemeklerinde tekrardan sohbet etmek isterdim, o gün ileri gittikleri kavgada aralarına girip birbirlerinin canını katletmelerine mani olmak isterdim; bana kızsalarda, şiddete başvursalarda, anlamasalarda, dinlemeselerde her şeye rağmen annem ile babamın hâlâ yanımda olmasını isterdim; hiçbir bağırmalarına sesimi çıkarmaz hepsini kabullenirdim, her dediklerini yapardım. Sadece şuan tekrardan yanımda olmalarını ve küçük kızlarının saçlarını defalarca çekip yolsalarda okşamaya devam etmelerini isterdim.
Bazı olayların geri dönüşü yoktur, bazı isteklerinde olma olasılığı. Elimden hiçbir şey gelmez, geçmişe müdahale edemem ama gelecek benim elimde, bundan sonra her taşı dizecek olan benim. Keşkeleri ve imkansız istekleri bir kenara bırakıp yaşadığım berbat şehri terk etme zamanıdır belki. Anısı olan her sokaktan, ağladığım her kaldırımlardan, yara bandıyla çikolata çaldığım bakkalların olduğu caddeden, kavga seslerinden kaçtığım parklardan; en önemlisi her gün duvarlarının yüksek seslere mağruz kaldığı, yerlerin bolca kan gördüğü ve kapılarında yumruklardan çukurlar oluştuğu o evden kurtulmam gerekiyordur.
Ve gittim, her şeyi geride bırakarak uzaklaştım hepsinden; ya da ben öyle sandım, aklımın hâlâ orada olduğunu bilemeden bedenimi başka bir yere taşıdım. Kısacası bir keki pişmeden ve kabarmadan fırından çıkardım.
Mükemmel bir benzetme, biraz boğazıma düşkünüm de...

"Oha Suki-chan, hâlâ doymadın mı?"

Emma'nın sorusuna karşılık hamburgeri ağzıma tıkarken başımı iki yana salladım.

"Buradan yüklü bir miktar hesap ödeyerek çıkacağız. Sevgilin olacak adam para sıçmıyorsa yazık olur."

Draken'e pis bakışlar gönderdim. Ona giren çıkan yok, ne ilgilendirir? Ya da belki de vardır.
Evet, 1 ay içinde kendimi toparlayıp Tokyo'ya, ailemden geriye kalan tek insanların yanına geldim. Burada kendimi daha iyi hissediyorum, hep de öyle hissetmişimdir.
Geleli birkaç saat olmuştu. Şimdi ise Emma, Mikey, yeni tanıştığım Draken -Emma ile birbirlerir yanıklar ama ikisi de ağzını açmayıp aşk dolu bakışlar atmayı fakat bunun da farkında olmamayı tercih ediyor- ve ben bir hamburger dükkanında oturmuş yemek yiyorduk. Mikey uyumuştu ve ben 3. menümü bitiriyordum.

"Hadi kalkalım."

Ağzımı sildikten sonra peçeteyi masaya bırakırken gülümseyerek konuştum.

"Ben ödeyip geleyim."

Draken ayağa kalktı.

"Yok ben-"

"Otur hadi."

Lafımı bitirmeme bile izin vermeden kasaya ilerledikten sonra hâlâ arkasından onu izleyen Emma'ya baktım.

"Centilmen de seninki."

"Yok, odun. Baya baya odun, bu zamana kadar hiçbir adım atmayan ve beni fark etmeyen bir odun."

"Öyleymiş."

Sustum, o da sustu. Draken geri geldiğinde ise Mikey'i sırtına alıp bizimle beraber dışarı çıktı.

"Bir kere de uyuma be!"

Güldüm; Mikey hep böyleydi, dışarıdan sert görünen yumuşak bir çocuk. Motorların yanına geldiğimizde uyanması için dürttü.

"Mikey, uyan hadi!"

Tepki yok.

"Uyan, Mikey!"

Birkaç deneme daha, en sonunda aralanmış gözleriyle bize bakıp esneyerek uykulu anlamsız sesler çıkardı.

"Bir şey mi oldu Ken-chin?"

Emma ile gülmemizi tutamadık.

"Hadi motora, eve gideceğiz."

Sırtından indiğinde gözlerini ovalayıp motoruna bindi, ben de arkasına yerleştim. Çalıştırdığı zaman gözlerim yan tarafa kaydı, utanarak Draken'in belini saran Emma'nın yanakları al aldı, cidden komik bir şirinlik...
Yola çıktığımızda başımı Mikey'nin sırtına yasladım.

"Özledim sizi."

Göz ucuyla baktığım aynada onunda bakışları beni bulduğunda gülümsedi.

"Biz de seni özledik Suki, çok özlettin kendi."

Kafamı biraz daha bastırıp gözlerimi kapadım.

"Garip değil mi? Küçükken buraya gelmek için hep can atardım, şimdi ise keşke hâlâ buraya gelmenin hayalini kurduğum günlerde kalsaydım diyorum. Onları çok özlüyorum Mikey, kendime hakim olamıyorum."

"Garip değil Suki, emin ol bana garip değil. Kendine hakim olamazsın, özlemen gayet normal ailen onlar senin. Bu hisler bitmeyecek ama azalacak, varla yok arası olacak merak etme. Unutma ki biz yanındayız, her an yardım için elimiz hazırdayız, küçük bir sinyal yeterli."

"Teşekkür ederim Mikey, seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum Suki."

"Beni Shin'in yanına bırakibilir misin?"

"Elbet, elbette. O da özlemiştir seni."

Gülümsedim, şimdi burada olsaydı...

Bir sürenin ardından durmuştuk, yavaşça motordan indim.

"Bekliyorum."

Mikey'ye başımı salladıktan sonra mezarlığa doğru ilerledim.

"Shin... Neden böyle oldu? Burada olmak istedim ama elimden bir şey gelmedi, şimdi de sen yoksun. Diğerleri duymasın, her zaman en sevdiğim kuzenim sen oldun."

Aklıma gelen anılarla gülümserken gözümden düşen tek damla yaşı sildim.

"Küçükken sana hayrandım, hâlâ daha öyleyim. Kim değildir ki? Aptal bir güçlülüğün vardı, fiziksel olarak değil. Bilmiyorum işte... Öz olmasa da abi gibi sevdirebiliyordun kendini, bunu yaptığın tek kişi değilim ve içimdeki kardeş sevgisini bolca doldurmayı kısa sürede başardığın için teşekkür ederim."

Biraz daha durup konuştum son zamanlar hakkında, en sonunda kalkıp veda ettim, geri geldim Mikey'nin yanına. Ardından o da gitti ve yaklaşık 10 dakika sonra tekrardan yola çıkmıştık. Sessiz, sakindi geçtiğimiz caddeler, normalden farklı olarak insanlar azdı, büyük ihtimalle havanın kötülüğünden olmalıydı.

"Mikey, bir şey ötüyor."

Yavaşladı ve cebinden çıkardığı telefonu kulağına götürdü.

"Ne?.. Şimdi mi?.. Pekala."

Geri cebine koyup yolu değiştirdi, daha da hızlı gidiyordu.

"Kendini hâlâ koruyabiliyorsun değil mi?"

"Ha, niçin?"

Girdiği birkaç ara sokağı geçip kalabalık bir yerin önünde durdu.

"Bunun için."

アンバー   Keisuke BajiWhere stories live. Discover now