| 7

69 13 21
                                    




gunun ikinci bolumudur yukaridaki bolum atlanmasinnn!!!


"in bakalım prenses, geldik."

hyunjin'den çektiğim gözleri dışarıya çevirdiğimde barın önünde durduğumuzu yeni fark etmiştim. o benden önce inerken ben de arkasından indim ve valeye anahtarını uzatmasını izledim. tüm bunlar olurken kırmızı ışıkta yaşanan olaydan beri takındığımız sessiz tavır yerini koruyordu. tekrardan özüne döndüğünü, umarsız bakışlarını etrafta dolaştırıyordu. arkasından bara girerken, normalde olduğundan daha sessiz bar ile şaşırmadan edemedim. oysa daha bir saat öncesine kadar yüksekti mekandaki müzik sesi.

"bitirdiniz mi partiyi?" diye sordu hyunjin içeri girerken.

gözlerim ortada toplanmış arkadaş grubuna kaydığında, bu kişilerin içinden birkaç kişiyi ancak tanıdığımı fark etmiştim. "yeterli diye düşündük," dedi daha önce gördüğüm bir kız. "selam." diyerek bana seslendiğinde ben de hepsine ithafen "selam." dedim. jungkook'un biz yanlarına ulaştığımızda ayaklandığını görünce gülümseyip dostça sarıldım ona. "mutlu yıllar." diyerek doğum gününü kutladığımda tebessüm ederek teşekkür etti. "gelmezsin sanıyordum, sizin şirketin lansmanındasın diye biliyordum." 

yanındaki boşluğa oturduğumda salladım başımı usulca. "öyleydim zaten, yine de uğrayayım istedim." eli omzumu sıkarken "iyi yapmışsın." dedi.

jungkook ile yakın olduğumuz pek söylenemezdi. sadece aynı senede doğmuş olmamızdan kaynaklı daha önce tanışmıştık. arkadaş olsak da birbirimizi görmediğimiz sürece aklımıza geldiğini söyleyemezdim.

"bang chan olmalısın sen?" diye sordu az önce selam veren kızıl saçlı kız. hızla salladım başımı. "miyeon ben, memnun oldum." dedi. hemen yanında duran, kaküllü kızın da elini kaldırıp "minnie ben de." demesi ile başımı salladım. anladığım kadarı ile, ya da yanlış yorumluyor da olabilirdim, ikisi sevgiliydi. daha önce de onları okulda gördüğüme emindim ama bu detaya hiç dikkat etme gereği duymamıştım çünkü onlar hyunjin'in arkadaşlarıydı ve aramızdaki gizli sınırlara özen göstererek onlardan da uzak durmuştum.

sandalyelerde uzanan jisung ve jeongin'in de adını öğrendiğimde jungkook'un diğer yanında oturan bedenin uzattığı el ile de taehyung ile tanışmıştım. "memnun oldum chris, seni bu sıralar buralarda sık görüyorum."

hemen karşımda oturan hyunjin'in düz bakışlarının hedefi kuzeniyken ben ses etmeyip başımı salladım. "öyle oluyor biraz, belki de bundan sonra daha sık görürsün hyung." dedim.

elini geri çekip arkasına yaslandı. dudaklarında tanıdık bir gülümseme belirdi. gözlerinin yeni hedefi kuzeni olduğunda "orasını göreceğiz." dedi.

aralarındaki gergin bakış sürerken bu bakışmadan çıkarmam gereken anlam neydi bilmiyordum. kim taehyung ve hwang hyunjin'in arasında tahmin edeceğimden daha büyük bir yakınlık vardı ve bu da onun her şeyi bildiğinin kanıtı gibiydi. elbette bu bakışmanın altından bir şey çıkacaktı.

hyunjin ayağı ile jeongin'i itekleyip "kalk bize içecek bir şeyler getir bebek." dediğinde gergin ortam dağılmıştı. "neden ben getiriyorum, jisung getirsin."

"ben senden büyüğüm." dediğinde jisung, jeongin homurdanarak ayağa kalktı.

"ee chan, mühendislikte işler nasıl?"

minnie'nin sorusu ile ona döndüm. "zor, öldürüyorlar bizi."

"bu sene de birincilikle bitiriyor musun?"

the heartbreak prince, hyunchanWhere stories live. Discover now